https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

OTUZUNCU YIL 

Okunması Gerekenler

OTUZUNCU YIL 

06 Kasım 2017’de yayımlanan “Gördüğüm Lüzum Üzerine” adlı yazımda aslında perşembenin gelişini çarşambadan öngörmüştüm. Kocaman’ın Osmanlı maçı akabinde ima ettiği istifa kararının altında yatan nedenleri kendi kanaatimizce irdelemeye çalışmış ve kongresantrik yönetimin bu resti göremeyeceğini hatta görecek zamanının ve gücünün olmadığını da eklemiştik.

Aradan 7 ay geçti, FB ligi ve kupayı, yönetimi iktidarı ve hocası da koltuğu kaybetti. Öncelikle şunu belirtmeyelim ki Rönesans vadeden bir yönetimin aldığı bu kararın doğru olduğunu düşünüyorum. Kocaman ile kulübün içine girdiği anaforlu dönemlerde kader birliği yapmış olsa da başkanın günümüz teknoloji tabiri ile tüm sayfayı “refresh” etmesi çok doğaldır.

Burada asıl sıkıntı Aykut Kocaman’ın düştüğü durumdur. Konya’da yaptığı yüksek lisans akabinde doktorasını vermek için geri geldiği FB’de anti-vertikal oyunda diretip horizontal mentaliteden vaz geçmemesi onun yüksek lisans tezinde hala eksiklikler olduğu hissiyatını verdi tüm FB ve futbol camiasına. İşin daha da trajik yanı vertikal dediğimiz dikine oyunu küçümser tavırda açıklamaları idi.

Bir hocanın, doğal olarak, feyz aldığı ve içselleştirdiği felsefe vardır ama bu ona, anti-tezi olan felsefeyi küçümseme hakkı vermez, vermemelidir de.

Son 5 gündür Dünya Kupası izliyoruz ve dikine oynayan birçok takım var ve hiç de kötü gözükmüyor kabul etmek gerekirse. Kocaman’ın tabiri ile “icat” eden kişi iyi ki icat etmiş bu dikine futbolu diyesi geliyor insanın.

Aslına bakarsanız bu biraz edilgen ve reaktif kafa yapısının etken ve proaktif düşünceye ağır basması olarak da değerlendirilebilir. İhtiyatlı olmayı, bekleyip reaksiyon vermeyi daha güvenli ve konforlu sayan zihniyet ile oyuna güzellik katma peşinde olan, topu ne kadar kalemden uzakta tutarsam o kadar düşük ihtimalle gol yerim mantığının bir savaşıdır da diyebiliriz. FB’nin genlerinde ikincisi olmasına rağmen onu sportif olarak yöneten zihniyetin ilkini seçmesidir. Sezon bittiğinde ligin en çok gol atan takımı olması da bu tezimizi çürütemez zira işin özü mentalite ve o da bizi haklı çıkarıyor.

Kocaman, maalesef, sahada yetersiz duruma düşmesinin yanında yönetsel olarak da çok iyi bir sınav veremedi.

Osmanlı maçı sonrası istifa edeceğini söyleyip geri dönmesini “camianın çocuğu” tezi üzerine kuranlar çok olacaktır ama profesyonel dünyada bu tip tanımlamaların içinin ne kadar boş olduğunu ayrılıklar söz konusu olduğunda daha rahat görebiliyoruz. Kocaman duygusal nedenlerden istifa etmek istiyor, sonra yine duygularını dinleyerek bırakması gerekirken bırakamıyor; sezon bitiyor elde var sıfır ama yeni yönetimin karşına çıkıp yeni sezonu da istiyor, planlarını sunuyor ve telefonda tebliğ edilen bir kararla camianın çocuğu görevini bırakmak durumunda kalıyor. Kocaman’nın süreci bu şekilde işliyor ama geçen haftalarda Zidane’ı tanımlamak için kullandığımız “erdem” kelimesini bu sürecin içinde arıyorum ama bir türlü rastlayamıyorum, maalesef.

Şimdi gazetelerden okuyoruz, Kocaman, gönderilme kararının yüzüne değil de telefonda tebliğ edilmesine çok kırgın, diye ama pek üzülmek gelmiyor içinden insanın zira olayı buraya getiren hocanın kendisidir. Bırakması gereken yerde bıraksaydı ve bu ilişkiye yama yapmasaydı bugün başka türlü konuşulacaktı. Bir işi bu kadar sürüncemede bırakırsan, sahada oynattığın futbola karşı yapılan eleştirilere karşı takındığın kararlı tavrı dışarıda yönetsel anlamda göstermezsen sonu böyle trajik oluyor insanın.

Dediğim gibi hoca gönderirken kimse camianın çocuğu demiyor, onu sadece hoca getirmeye ya da ayartmaya çalışırken diyorlar ve bu tüm kulüplerimiz için geçerli oluyor. Giderken seni sevdiklerini söyleyerek sırtını sıvazlıyorlar ve Abbas yolcu…

Bu muameleye çoğu Türk Hoca maruz kalıyor ama üzülerek söylemeliyim ki pek çoğu bunu profesyonel olmayan, mantık dışı davranışları ile hak ediyor. Bu sebepten sızlamalara pek takılmamak gerekir.

Hocalarımızın yenilikleri kovalayan, duygularını bir yere kadar işine karıştıran, top oynadığı kulübe olan sevgisinin ve aidiyetinin icra ettiği mesleğin saygısına gölge düşürtmeyecek tavırları benimseyen davranışlar içinde olması gerekir. Statükoları aşmak ve yenilikleri içselleştirmek gerekir. Tüm bunları yaparken mevki hırsını yenmeli, gücünü kontrol ederek ve parayı pulu mesleğini hakkıyla icra etmek, takımına, camiasına ve kendine faydalı işler icra edebilmek için kullanmalıdır.

1988 yılında bir Ağustos günü Rize deplasmanında 4 gol atarak FB kariyerine başlayan ve hayatı boyunca gol için yaşayan bir insanın yaklaşık 30 sene sonra 2018 Haziranı’nda gol atmaktan ziyade yakalarsam atarım kafasında olması sebebi ile hem taraftar hem yönetim tarafından istenmeyen adam ilan edilmesi dikkatle incelenmesi gereken bir durumdur.

Kocaman tabii ki bundan sonra başka takımlarda hocalık yapacaktır ama bu felsefesi onu nereye kadar götürecek hep birlikte izleyip göreceğiz, yapacakları ona tekrar FB kapısını açacak mı, o sorunun cevabı ise şimdilik bir muamma olarak önümüzde duruyor.

Herkese sıhhat, akıl, huzur ve spor dolu bir hafta diliyorum.

Yazarın diğer yazıları için tıklayın

mail: osman.cetin@abcspor.com

twitter: @msdoc78

Son Haberler

AMATÖRCE

Yedigimiz iki gol de olacak iş değil. İlkinde ortada fol yok yumurta yok. Rakibin ne baskısı var ne pozisyonu....

Benzer Konular