https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

OĞUZ ÇETİN İLE SÜPER LİGE DAİR

Okunması Gerekenler

Türk futbolunun ve Fenerbahçe’nin efsane ismi Sayın Oğuz Çetin hocamla birlikte 2017 yılın ilk röportajını gerçekleştirdik. Sevgili Oğuz hocama ilgisinden ve misafirperverliğinden dolayı teşekkürlerimi ve şükranlarımı sunuyorum.

Gelin şimdi röportajımızın detaylarına bakalım:

Sohbetimize Galatasaray ile başlamak istiyorum. Galatasaray’da bu sezonu artılar ve eksiler açısından değerlendirdiğinizde bizlere neler söylersiniz?

Galatasaray dediğimiz zaman öncelikle takım kadrosunun yapılanmasının birkaç yıldır hatalı olduğunu düşünüyorum. Fatih hoca döneminde, Fatih hocanın karakteri itibarıyla kadro ne olursa olsun oyuncu motivasyonu, agresif, tempolu oyun, coşkulu oyun kendisiyle birlikte gelişebiliyor. Ama ondan sonraki dönemde özellikle son 2-3 yıla baktığımızda kadro yapılanmasının hep aynı tip oyuncular üzerinden gittiğini görüyoruz.

 

Aynı tip oyunculardan kast ettiğiniz nedir?

Aynı tip derken özellikle karakteristik yapıları, agresif olmayan özellikle günümüz futbolunda mücadelenin bu kadar öne çıktığı bir dönemde bireysel oyuncu yapılarına baktığımızda Galatasaray’ın bu yönde hatalı kadro oluşturduğunu düşünüyorum.

 

Galatasaray takımının bu sezonki en büyük eksiğini tek cümleyle söylerseniz hangi tanımlamada bulunursunuz?

Galatasaray takımının en büyük eksiği “agresif yapıya sahip oyunculardan yoksun olması”… Şunu da eklemem gerekir agresif oyuncu dediğimiz geçtiğimiz sezonlarda Melo vardır ancak bugün itibarıyla baktığımız zaman bir tek son maçlarda De Jong’un ortaya koyduğu agresif yapı var. Onun dışında da çok agresif yapıda olan oyuncu yok.

 

Teknik Direktör Jan Olde Riekerink’in agresif olmayışı takıma negatif anlamda yansımıyor mu? Antrenör tercihi açısından baktığınızda neler söylersiniz?

Tabii ki de… Agresiflikten bahsediyorsak teknik adam yapılarına da bakmak lazım. Riekerink’e büyük saygım var ancak Türk futbol ortamında özellikle büyük kulüplerde sistemin oturmadığı, işleyişin yıllar içerisinde bir noktaya gelmediği noktada böyle Avrupai düzgün, işi bilen veya yapan insanların işi zor. Riekerink’in de işi bu yüzden zor. Yoksa Riekerink futbol bilgisi açısından bir zayıflık ve sorun teşkil etmiyor. Bir gerçek var ki bu söylediğimiz sebebi teknik adama taşıdığımızda Galatasaray’ın bu tarz bir antrenöre ihtiyacı yok.

Riekerink’in yapısı belki Avrupa’da herhangi bir kulüpte başarılı olabilir ama Türkiye’de daha agresif yapıda bir insanın olması gerekiyor. İlla ki kavgacı olması gerekmiyor ama bu şekilde bir kadroyla teknik adamların işi Türkiye’de zor. Çünkü teknik adamlar Türkiye’de sadece takımlarının değil yönetici ilişkilerini de yönetmek zorundalar. Kulüp içinde, taraftarları bir şekilde mesajlarla, söylemleriyle yönetmesi gerekiyor aynı şekilde basını da yönetmesi gerekiyor. Yani birçok alanı yönetebilecek kabiliyeti olması gerekiyor ki bunun merkezinde ve önemlisi oyuncuları yönetebilmen lazım.

 

Riekerink’in en önemli eksiği nedir?

Riekerink’te eksik olan kesinlik şu ; ‘çok zor oyuncu grubuna sahip’… Hantal oyunculardan, isim oyunculardan kurulu bir takımı var. Bunlara öncelikle hâkim olacaksın ki ondan sonra basınla, taraftarla, medya ilişkileriyle yürüteceksin bunu. En büyük eksiği ‘Türkiye’de ki futbol kültürü içerisinde öncelikle kendi takımına hâkim değil,’ en büyük sorun burada.

 

Riekerink şuana kadar topladığı 39 puanla sizce nasıl bir görüntü çizdi?

Bugün her şeye rağmen son maçına kadar gelen sürece baktığımızda bu kadro ve kadro yapısı, oyuncu yapısı bu şekilde. Dolayısıyla ortaya tempolu, agresif, baskılı oyun çıkmamasına rağmen fazlasıyla puan topladı.

 

Galatasaraylı oyunculara baktığınızda genel olarak neler söylersiniz?

Oyuncuların saha içerisindeki durumlarına baktığım zaman Galatasaray’ın savunma yönünde zayıf olduğunu görüyoruz. Öne doğru bir şekilde becerili ayaklarıyla gol atmayı başarıyorlar. Bu isimler Yasin – Bruma ile olurken zaman zamanda Eren ile oluyor. Bir şekilde golü buluyor Galatasaray, ancak takım savunmasında ciddi zaafı var. Agresif yapıda olmaması takıma bu şekilde teşkil ediyor.

 

Savunma ve Orta Sahadaki isimleri değerlendirdiğinizde gözlemlerinizi bizlerle paylaşır mısınız?

–Hakan Balta: Yıllar yılı takdir ettiğimiz duruşu olan bir oyuncu ama yumuşak bir savunma oyuncusu,

–Semih Kaya: İlk iki yılı iyiydi ama ondan sonrası yok.

–Martin Linnes: Sağ ve solda kadroyu savunma organizasyonu açısında oturtamadı.. Linnes’i aldı oynatamadı yine döndü dolaştı Sabri’yi oynattı.

–Sabri Sarıoğlu: iyi bir savuma oyuncusu değil, savunmasını yapar ve öne çıkar o kadar..

–Lionel Carole: Bence takımın en kalitelilerinden biri ama onun da ciddi savunma zaafları var.

–Selçuk İnan: İlk iki seneden sonra hiçbir şekilde ne savunmada var ne de hücumda..

–Tolga Ciğerci: Takıma direnç kattı, sakatlandı.

–De Jong: Geldiği zaman tam hazır değildi ama son iki maçtır takımı ayakta tutmaya çalışan savunma ile orta saha arasında bir direnç yaratan, o bölgeyi tutan oyuncu görüntüsünde.

Toplamda baktığımız zaman Galatasaray’da Riekerink’in takıma tam hâkim olamaması, oyuncuların saha içerisinde takımdaşlık ruhundan ziyade, bireysel olması ama topu kaybettikten sonra takımla birlikte doğru savunmanın yapılamaması gibi birçok sebepten dolayı Galatasaray takımı uzun vade de ümit vermiyor. Ama Galatasaray’ın bir özelliği var çok vasat görünse bile puansal anlamda da çok kopuş yaşamdı bu sene. Galatasaray şampiyonluktan uzaklaşmaz. Genel anlamda tekrar söylüyorum oynadığı oyunla ne taraftarlarını ne de spor kamuoyunu tatmin ediyor.

 

Riekerink’in yardımcıları için neler söylersiniz? Ayhan Akman sizce yeterli mi?

Ben antrenörlük hayatıma Mustafa Denizli’yle başladım Fenerbahçe’de. 2000-2001 Sezonu şampiyon olduğumuz sene. Milli takımımızda da 2008’e giderken 2005’den itibaren Fatih hocayla birlikte çalıştım. İkinci adamlığın asistan antrenörlüğün durumunu en iyi ben bilirim. Bu konuda Galatasaray’da Ayhan idare ediyor. İkinci adamlığında etkinliği ne derece olabilir bu pozisyonda Galatasaray’da onu bilemiyorum. Ayhan Akman çok değerli. Ortam o kadar kaotik ki Ayhan, oyuncular üzerinde etki yaratıyor mu yaratmıyor mu bunu da sorgulamak lazım. Dolaysıyla Ayhan’ın orada olması doğrudur, büyük bir tecrübedir, işini severek yapacak bir antrenördür. Ortam Ayhan’a hamle şansı bırakmıyor da olabilir. Bu iş zor bir iş, kadrolar zorlaştı, isimler bencilleşti, bireyselleşti… Dolayısıyla ikinci adamın takım içerisinde oyuncuları yönetmesi kolay değil.

 

Sizin yardımcı antrenörlükteki pozisyonunuz neydi özellikle 2000-2001 sezonunda?

Ben Fenerbahçe tarihine geçmiş efsane olmuş, milli takımda kaptanlık yapmış bir olarak orada Mustafa Denizli’yle çalışırken sahaya takımı ısındırmaya çıkarttığımda tribünlerin ilk bağırdı isim “İMPARATOR OĞUZ” oluyordu. O kadrodaki oyuncuların tamamı şaşkın şaşkın etraflarına bakarlardı. Bu saygıyı oluşturmak gerçekten çok önemlidir. Antrenmanlara çıktığımız zaman genellikle ikinci adamlar oyuncu sayısı eksik olduklarında aralarına girer onlara eşlik ederler. Onlarla birlikte oynadığın zaman saygı oluşturmak çok önemlidir. Bu şekilde gelen biri olarak 2008’de Avrupa Şampiyonasındaki o dönemi yaşarken oyuncu ilişiklerimiz yine saygı ve sevginin üzerine kurulmuştu..

Benim hayat düsturumda en önemli şey; futbolcuyken de, daha sonraki yıllarım da da ben sorun yaratan değil, sorun çözen bir kişi oldum benim hayata bakışım her zaman bu şekilde olmuştur.

 

Galatasaray takımı özelinde sormuyorum genel olarak bir takımdaki başarısızlığın en önemli kişi sizce kim?

Stadyum programımızda konuşurken diğer yorumcu arkadaşlarım yönetimlerden bahsederler. Ben de diyorum ki bu işin merkezinde “teknik adam” var. Teknik adam bir kere karakter olarak ne kadar güçlü bir davranış sergileyebilirse, oyuncularına-yönetimlerine ve daha sonrasında kamuoyuna vereceği mesajlarla bu işi birleştirir Merkezde bana göre her zaman “teknik adam” vardır. Örneğin Trabzonspor yönetimi sezon başında Ersun hocayı takımın başına getirdi. Yönetim elinden geleni yaptı bir şekilde takımı kurdular ancak ciddi başarısızlıklar var. Benim yine eleştirim teknik adamadır. Çünkü teknik adamın başarı-başarısızlığı çok belirleyici oluyor.

Aynı şey Fenerbahçe içinde geçerli. Pereira gönderildiğinde Dick Advocaat geldi yine benim eleştiri okum Dick Advocaat üzerineydi. Advocaat’ın ortaya koyacakları öncelikle başkan-yönetim-oyuncuları ve taraftarı bir araya getirir.

 

Sizin her zaman takımlarımız için vurgu yaptığınız futbol aklının Galatasaray’da olmaması hangi handikapları beraberinde getirdi yönetimsel anlamda bu eksiklikler için neler söylersiniz?

Benim doğru buldum şu; kulüpler ki federasyonu da bunun içerisine koyuyorum, Türk futbolu futboldan gelen değerli, kendini geliştirmiş, bilgilenmiş, tecrübelenmiş isimleri futbolun dışına itiyorlar hem de kasıtlı şekilde. Tabii ki de özeleştiri de yapmak zorundayız… Gerçekten futboldan gelen kişilerin de hayatı yaşayış şekilleri de bir örnek teşkil edebilmeleri lazım ve o insanların seçilmesi lazım. Maalesef kulüp yönetimleri ki elit seviyesi TFF’de dâhil olmak üzere futboldan gelenlere bakış açıları bazıları için kırıcı ve üzücü. Ben bugün bu yaşımda her türlü eğitimden geçmiş, İTÜ İnşaat Fakültesini bitirmiş, inşaat mühendisi olmuş, Türk futboluna adını altın harflerle yazdırmış biri olarak hala futboldan gelenlerin dışarıda tutulduğu bir şekilde yönetimlerin kendi tarzlarını geliştirdiği dönemi yaşıyoruz. Bu dönemde artık bu gündem oluşmaya başlıyor yavaş yavaş. Futboldan gelenlerin, profesyonellerin bu işin içinde olması “FUTBOL AKLINI” ortaya koyabilmeleri için imkân tanınması gerektiği bir gerçek. Dursun Başkan çok saygın bir insan, işi çok zor ama maalesef içinde bulunduğu sistemin işleyişi hep futbolun dışından olan o iş adamlarının bir arada olduğu yer. Zaten Türk futbolunu bugün bu noktaya getiren tek şey “FUTBOLCU TRANSFERLERDİR”. O kadar parayı bilinçsizce, günlük düşüncelerle harcıyorlar ki planlama olmadığı için hep duruma göre popülist yaklaşım ve harcamalarda bu yönde. Dolaysıyla kulüplerimiz konu Galatasaray ise bu borç batağında adeta debeleniyor. Sayın Başkanda buradan bir çıkış yeri arıyor. Dursun Özbek o kadar zorlu dönemde bu görevi üstlendi ki bu sorunları çözmeye çalışıyor çözerken de bireysel davranıyor tüm camiayı arkasına alarak ortak akılla yürütmeye çalışıyor. Ortak akılla yapılan işlerle başarı-başarısızlık-doğru-hata birlikte yapılacak. Sayın Başkan’ın izlediği yolu doğru buluyorum. Bir gerçek var ki benim bu söylediklerim değişmedikçe, kulüp yapıları değişmedikçe, kulübü yönetenlerin mantalitesi değişmedikçe bu işi gerçekten kulüplerine büyük aidiyet duygusuna bağlı futboldan gelenler, profesyonel anlamda çalışıp bu futbolcu transferlerini ve ekonomilerini düzeltmedikçe hiç bir şey değişmeyecek… Tek kurşun Riva ve Florya kaldı diyor başkan büyük faizleri ödeyince ne değişecek. Bir adım sonrasına yine transferler gelişi-güzel yapılacak.

 

Futbol Yasası‘nın değiştirilmesi hususunda neler söyleyeceksiniz? Neden geriye dönüldü?

Çünkü bu sorumlulukları hiç işin içerisine katmamışlardı bu yasayı düzenleyenler.  Ama istenen nedir; kulüp yapıları değiştiğinde bu yasa çıktığında kulüpleri yönetenlerin artık her kuruştan sorumlu olmaları gerektiğindendir. Dolayısıyla takım ismi fark etmez sistem olarak bu sisteme geçildiği takdirde disiplinler oluşur. Disiplinler oluşmadıkça da günü kurtarma adına hamleler yapılır.

 

Fenerbahçe ile devam edelim. Kazansa da kaybetse de halen tartışılan isim Dick Advocaat. Tercih anlamında neler söylersiniz?

İhtiyaç vardı yerliye dönemedikleri için yabancı aradılar, yabancılar içerisinde de yaşı, tecrübesi, bilgi birikimi, bir çok ülkede çalışmış, milli takım seviyesinde çalışmış sonuçta bir duruşu olan teknik adamı tercih ettiler. Niye bu tercihi yaptılar diyemem ama çokça araştırılıp mı tercih edildi onu da diyemem. Ama o gün bu kadar tecrübeli bir antrenör olmasından dolayı doğruydu… Diğer bütün kulüplerde olduğu gibi Fenerbahçe’de de futbol aklı yok. Yani kendi camiasından çıkmış, futbolculuk hayatı olan, sportif direktörlük yapan yani kulüp yapısını çok iyi bilen, Türk futbolunu çok iyi bilen, kendini geliştirmiş bir insan yok yönetimde. Dolayısıyla her zaman alınan kararlar yönetim bazında düşünülüp alınan kararlardır. Dick Advocaat özellikle yabancı antrenör olduğu için bu saydıklarımız çok daha önemli.

 

Neden bu kadar önemli?

Dünyanın en tanınmış antrenörlerden birini getiriyorsun ama senin ülkeni bilmiyor, İstanbul’u bilmiyor, Fenerbahçe’yi tanımıyor, kültürünü zaten bilmiyor. Fenerbahçe’nin içerisinde ki dinamikleri bilmeyen, takımı tanımayan, bireysel oyuncu özelliklerini bilmeyen bir antrenör geliyor ve senin bir FUTBOL AKLIN yok… Bu futbol aklı başkan-yönetim-oyuncu arasında, aynı şekilde oyuncu-yönetim arasında köprü vazifesi görecek. Teknik adamı özellikle futbol konusunda, oyunular konusunda çok kısa sürece doğru bilgilerle donatıp, adaptasyon süresini kısaltacak, hataları minimize edecek bir futbol aklın yok. Dolayısıyla çıplak bir şekilde Advocaat geldi..

Fenerbahçe Kulübü Sportif Direktörlüğü kaldırabilecek bir yapıda mı? Daum döneminde Aykut Kocaman örneğini gördük ve 2 yıl öncede İtalyan Terraneo’yu izledik. Bu iki durum için neler söylersiniz?

Kesinlikle o yapıda yeter ki başkan bu yapıya inansın.  Aykut hoca ayrı bir projeydi. Daum başarılı-başarısız hizmet etti ama Aykut Kocaman projesi, Aykut hocasının sonrasında takımın başına geçmesine yönelikti ve oldu.  Terraneo olayına baktığımızda ise bu son derece yanlıştı. Çünkü bu futbol aklı Terraneo’nun geldiği mevkii, bu anlatığımız özelliklerinin hiç birini taşımıyor.

 

 Aklınızdaki sportif direktörlük çalışma süresi itibarıyla nasıl şekilleniyor?

Genel anlamda bir sistemin oturması için sportif direktör olarak gelindi mi hayatını sportif direktör olmak üzere adaması gerektiği kanaatindeyim. Sürekliliğin arz etmesi lazım en az 10-20 sene aralıksız çalışmak gerek.

 

Dick Advocaat’a tekrar dönersek Fenerbahçe takımında olduğu süreler itibarıyla en önemli hatası sizce neydi?

Öncelikli olarak ilk 7 hafta içerisinde arayış içerisindeydi, bu yüzden dolayı çok eleştirdim. Böylesine bir teknik adamın zaman kaybetmeden doğru oyun anlayışına ve ideal kadroyu bulması gerekiyordu 8. Hafta Konyaspor maçını kazandıktan sonra 9. Haftayla birlikte ideal oyun anlayışı ve kadroya doğru gitti. Her şey mükemmel oldu o dönem. Ama o döneme kadar taraftarlarda dahil Aziz Yıldırım’a tepkiliydi, bir kaos vardı. Ali KOÇ başkanlığını açıklaması üzerine kaoslar daha da arttı. Kaosu bir anda yok eden her şeyi bir anda düzlüğe çıkaran Dick Advocaat’ın duruşu karakteri ve doğru oyun anlayış ve doğru ilk on biri yakalamış olmasıydı. Konyaspor maçı bitene kadar, Konyaspor maçı kazandıkları 8.haftayla birlikte olan süreçte Fenerbahçe 12 puan kaybetti. 8.hafta Konyaspor maçında ideal kadro ve ideal oyun anlayışı çıkmamış olmamasına rağmen maçtan galip ayrılmayı başardı. 8.hafta sonunda Dick Advocaat dedi ki “ben takımı ve oyuncularımı tanıdım bundan sonra her şey güzel olacak” ama 8 hafta kaybedildi. Bunun içerisinde Avrupa Kupası maçları da var. Buraya kadar ben eleştirilerimi yapmıştım.

 

Fenerbahçe takımının doğru oyun anlayışını bizlere anlatır mısınız?

Kaleci Volkan ve 4’lü savunma önünde Mehmet Topal ve Souza’yla 7 oyunun durumları gayet stabil. Öne doğru hücuma yönelik 4 oyuncuyla oynamaya başladı. Bu durum Fenerbahçe’de hemen fark yarattı. 5 hafta ve bunun içerisinde Avrupa Kupaları maçları da dahil arka arkaya 5 maç kazandı Fenerbahçe. Dick Advocaat’ın o güne kadar olan duruşu, söylemleri, söyleme tarzı, oyuncularına ve kamuoyuna verdiği mesajlarla lider bir teknik adam olduğunu ortaya koydu. Ama bu güzelim 5 hafta sonunda işler yine değişti. 5 hafta boyunca hem lig de hem Avrupa’da kazanan bir teknik adamın sağlam duruşu değişmeye başladı. Artık bu beklenti bu oyun, bu kadro ki öne doğru oynayan 4 oyunu değişebilir, skora göre de 5’e çıkartırsın, çok gerekli görürsen de 3’e indirirsin ama Beşiktaş maçıyla birlikte bir takım korkular, endişeler içerisinde yaşamaya başladı ve hem oyun anlayışında hem de 11’de değişikliğe gitti. Fenerbahçe’nin futbol felsefesi oyunu hücuma yönelik oynar, savunma organizasyonu tabii ki ciddiye alır, futbol zenginliği yaratır. Yaratıcı, becerili oyuncu sayısını takım içerisinde fazla tutarak çok gol pozisyonuna girer. Belki gol yer ama yediğinden fazlasını atarak hem izleyenlere keyif veriri hem de kazanır. Bu zihniyette olduğun zaman takım daha coşkulu olur. Futbolda coşku her şeydir. Takımın elinden, oyuncunun elinden o coşkuyu alırsan alttan endişe ve korku verirsen takımı kitlersin.

 

Beşiktaş maçıyla birlikte nasıl bir korkuya kapıldı Dick Advocaat?

Beşiktaş’a kaybetme korkusu… Beşiktaş zaten senden daha çok korkarak gelmiş oraya… O taraftarın önünün de bu Beşiktaş’a böyle yapmamalıydı. Çünkü bu Beşiktaş klasik oyununu oynasaydı diyebilirdim ki, tehlikeli tutuyorum ama maçın daha 20. Dakikasında fotoğraf size her şeyi anlatıyor. Daha fazla üstüne gitmen lazımken, önlem almaman lazımken önlemi alan Beşiktaş, sen ondan daha fazla önlem alıyorsun. bu maça has böyle bir davranış sergiledi ve maç 0-0 berabere bitti ki kesinlikle Fenerbahçe’nin kazanacağı bir maçtı ama bu maçla da kalmadı. Bu maçla birlikte Alper’i, Mehmet’le – Souza’nın önüne yerleştirerek oyunun akıcılığını aldı takımdan.  Çünkü o mevki Alper için uygun bir mevki değil. Özel maçlarda Alper’i orta saha direnci artsın diye orta sahanın o mevkisine koyabilirsin ama sen herhangi bir maçta bunu yapamazsın. Alper’i kanatta oynatırsın gerekirse, Volkan’ı gerekirse. Orada senin elinde bir değer yaratmıştın o dönemde Aatıf gibi… Aatıf oyunu 2.bölgeden 3. Bölgeye çok etkin taşıyan, becerili, topla ilişkileri iyi, dripling yapan, asist yapan, gol atan ki Türkiye’de gol kralı olmuş birisi… Beşiktaş maçından sonra ki oynadığı 5 maçta da bir anda Pereira dönemine döndü. O zaman Pereira dediğimiz zaman Pereira zaten bunu oynuyordu, çok da başarılıydı, 40 puan toplamıştı 17 maçta.

 

İkinci yarının ilk maçında Fenerbahçe, Adanaspor ile oynadı ve maç 2-2 berabere gitti. İleriye dönük bu maçı referans alsanız neler söylersiniz?

Orta sahada Mehmet Topal-De Souza ve Ozan ile kendi sahanda maça çıktın. Eğer Fenerbahçe takımı kendi sahasında Adanasporu’da küçümsemiyor ama sen kendi sahanda böyle bir orta sahayla çıkarsan çok büyük sıkıntı olur. Bu orta sahayla çıkarak hem Lens ’in hem de diğer tarafta Aatıf’ı koydun önde de Fernandao’yu koydun ve oyunun akıcılığını takımın elinden aldın. Kaldı ki burada ince detaylar var;  

  • Yeni gelmiş Karavaev varken Aatıf’ı orada oynatıyorsun…(Aatıf’ın merkezde Ozan’ın mevkiinde Karavaev ‘in de kanatta oynaması lazım.)

Pereira ile Advocaat’ı kıyasladınız bunu biraz daha açar mısınız?

Pereira’nın şöyle bir mantalitesi vardı;

  • Kim güçlü?
  • Kim koşuyor?
  • Kim mücadele ediyor?

Bu isimleri tercih ediyordu. Aynı mantaliteyi Advocaat ’da da görmeye başladık. Van Persie; hazır değil deniyor bana göre Van Persie her zaman ilk 11’de oynar. Van Persie’den %100 performans ve katkı istersen çok beklersin. Ben Van Persie’yi her zaman ilk 11’e koyarım. Ne kadar oynayabiliyorsa o kadar saha da kalır. Ben Van Persie’yi sonradan oyuna sokmam. Benim için maçı çözecek adam Van Persie. Van Persie devamlı oynatıp soru işaretim olursa o zaman keserim. Fiziksel olarak 50 dakikalık oyuncu o yüzden oynatmıyorum diyor. Bunu yapamazsın çünkü Fenerbahçe’de futbol zenginliği yaratılacaksa Van Persie ile yaratılır. Ama Van Persie’yi oynattığın zaman forvet arkasına Ozan’ı değil Aatıf’ı oynatman lazım ki top alışverişleri olsun. 9. Haftadan 13.haftaya kadar olan güzel gidiş hem Avrupa Kupalarında hem de ligde bozan yine Dick Advocaat oldu bugün itibarıyla.

Oyuncu bazında devam edersek Başakşehşir maçında Salih Uçan’ı gördük. Salih için tasarruflarınız nelerdir?

Salih’le ilgili benim yorumum, geçen senelerden beridir söylediğim Salih Uçan hiçbir zaman 10 numara oyuncu değil. İki ön liberodan biri olabilir ancak Mehmet Topal ve Souza kadar koşarsa… Genç milli takımlarda, Fenerbahçe alt yapısında, A takımda ve Roma’da oynayan Salih için hep 10 numara diyorlar. Bu fiziksel özellikleriyle, boyu ile Fellaini ve Pogba gibi 10 numara oynayamazsın. Bu çocuğa yazık ediyorlar. Salih’i iki ön liberodan biri yaparsın ama ikili mücadelelere girerken-çıkarken top kazanan oyuncu haline getirirsen, her topu aldığında Fenerbahçe yüzünü kaleye dönük olan Salih her şeyi yapar. Salih’in bu tarzda başarılı olma olasılığı zayıf.

 

Fenerbahçe takımında her şeye rağmen en kilit isimler sizce kim?

Fenerbahçe takımının bu kadrosu içerisinde 3 tane futbol aklı var; Van Persie – Lens – Aatıf… Lens futbol kültürünü çok doğru almış bir isim. Oyunu bilerek oynuyor hem bireysel işlerini yapıyor, hem takımla oynayarak yapıyor. Oyunu rakip kaleye çok güzel taşıyor. Asist yapmasını, orta yapmasını, frikik atmasını, şut atmasını her şeyi biliyor. Lens ‘in başarılı olabilmesi için Gençlerbirliği ve Trabzonspor maçlarında bireysellik ortaya çıktı. Yine Alper orta sahada 3.oyuncuydu, oyun akmıyordu fazla. Lens gibi Aatıf gibi, Sow gibi becerili oyuncular işi bitirdiler. Dolayısıyla Lens ’inde başarılı olabilmesi için, daha da etkili olabilmesi için yine hücuma yönelik 4. Oyuncunun saha da olması lazım. Lens takıma çok şey katıyor. Lens öncesi ve sonrası gibi durumlar konuşuluyor. O yüzden Lens bu takımın her şeyi..

 

Garry Rodriguez – Karavaev –transferlerinde sizce kim daha etkili veya etkili olacak?

Rodriguez öne çıkabiliyor çok bireysel önemli özellikleri var hem de takım oyuncusu…

Karavaev hem kendi bireysel özellikleriyle  hem de takım oyuncusu olma kimliğine sahip.. İyi bir transfer çünkü Avrupa Kupası ’da var destek olması açısından bence bilinçli ve eşlik edebilecek bir isim. Karavaev ’in etkili olabilmesi için Lens’le birlikte Aatıf’ın rolü çok önemli.

 

Geçtiğimiz dönem Sofiane Feghouli transferi konuşuluyordu ki şuanda West Ham forması giyiyor. Fenerbahçe’ye böyle bir oyuncu gerekmiyor mu?

Böyle bir transfer hakikatten müthiş olurdu. Çünkü Fenerbahçe; Volkan-Şener-Hasan Ali Kaldırım’dan çok memnun olduğum için söylemiyorum, Mehmet Topal-Souza, 7 tane oyuncu varsa rakip bana istediği kadar gol atmaya çalışsın. Unutun o öndeki 4’lüyü geçemdiler 7 kişiyle de gol yeme zaten çünkü öyle bir takıma sahipsin. Senin söylemiş olduğun bu oyuncu gelse bambaşka şeyler olur Fenerbahçe’de ve kesinlikle böyle bir isme ihtiyacı var.

 

Beşiktaş’ta geçtiğimiz sezon harikalar yaratan Sosa ismi konuşuluyor. Sosa için neler söylersiniz?

İşin psikolojisini bir tarafa bırakırsak Sosa’nın futbolculuk özelliklerine baktığımız zaman 2.bölgeden 3.bölgeye o geçişi en iyi yapan isim. Kanattan ve merkezden etkili, gol atar attırır. Aatıf’a önemli dememin sebebi bunlar işte. Çünkü onun ötesinde başka oyuncu yok takımda.

 

Aatıf mı Sosa mı?

Aatıf çok başarılı ama orta saha futbolculuk özellikleri açısından Sosa ile Aatıf’ı kıyasladığımız zaman Sosa tabii ki de. Hem bir orta saha oyuncusu top kaybında orta sahaya destek verir, her top kazandığı zamanda gol bölgesinde vardır. Fenerbahçe’nin çok başarılı olabilmesi için o tip oyuncuya kesinlikle ihtiyacı var.

 

Beşiktaş ile devam edelim. Beşiktaş geçtiğimiz sezon oynadığı oyunun neredeyse tamamını bu sezon yitirme duruma geldi. Genel olarak Beşiktaş takımı için neler söylersiniz?

Bir noktadan birilerini kaybedersin ama diğer taraftan da telafisini yaparsın. Kaybettiği oyuncular açısından bunu yapamadı Beşiktaş. Sakatlıkların yaşanması bütün planları bozdu özellikle Talisca’nın sakatlığı. Çünkü Talisca daha farklı bir oyuncu ama 2. Bölgeden 3. Bölgeye etkin geçişleri yapan yegâne oyuncu. Muhteşem özellikleri olan, oyuna tempo ve dinamizm katan bir yapısı var. Oyuncular açısından devam edersem Quaresma çok hareketli bir oyuncu değil bireysel olarak hareketli ama fazla mesafe kat etmiyor. Takımla uyumlu bir şekilde yürümüyor yani güvenemezsin. Cenk ve Aboubakar’a bakıyorsun Aboubakar tercihi de yanlış çünkü Aboubakar hiçbir zaman Beşiktaş’ın 1.gol ayağı değil. Ancak Şenol hoca Aboubakar’ı farkına varmadan feda etti. Bu şekilde özetleyebiliriz.

 

Beşiktaş’ın savunma zaafı için neler söylersiniz bu sorunu sizce uzun vade de çözebildi mi Şenol Güneş?

Savunma organizasyonunu bir türlü yapamadılar. Gökhan’ın sakat olarak gelmesi, form yakalayamaması bizim bildiğimiz Gökhan’ı izleyemiyoruz Gökhan bu değil. Caner’in sakatlanması Talisca’nın sakatlanması kadar önemliydi. Oyunun öne doğru oynanmasında Caner faktörü çok büyüktü. Adriano bunu yapmaya çalışıyor ancak nereye kadar yapar soru işareti… Savunması zayıf önde ne kadar etkili olduğu tartışılır. O etkin ortaları Caner bir maçta 10 kere yaparken Adriano en fazla 2 kere yapıyor. Anderas Beck; savunması üst düzey olmayan, öne doğru hiçbir şekilde katkı vermeyen bir oyuncu. Stoperlerde çok ciddi sıkıntılar yaşadı geçen sene. Bu senede o sorunu çözemediler.  En son yapılan hamleyle stoper mevkii daha stabil hale geldi.

 

Beşiktaş ve Fenerbahçe’nin Avrupa Kupaları’nda ki şansı açısından neler söylersiniz?

Taşlar yerine oturuyor Beşiktaş’ta artık neyin ne olduğu belli. Talisca’nın dönüşü defansif organizasyonu her ne kadar Şenol hoca bu motivasyonu düşürür gibi olsa da Beşiktaş bence Avrupa Kuplarında yürür.

Fenerbahçe açısından da sıkıntı yok. Fenerbahçe Avrupa Kupası maçlarında müthiş bir disiplin içerisinde oynuyor. Her ne kadar Dick Advocaat ’ta geriye dönüş olsa da Fenerbahçe’de yürür. Bence aslında daha iyi kurgulama-planlama yapılabilse, hedef konulabilse Fenerbahçe, Avrupa Ligin ’de çok çok iyi yerlere gidebilir.

 

Avrupa Kupalarında Fenerbahçe’den tekrar bir yarı final beklentiniz var mı?

Bende var ama Dick Advocaat ‘ta var mı? (Gülerek). Manchester’a karşı hiç çekinmeden oynuyorsun, basıyorsun ve becerili oyuncularla oynuyorsun, sen bunu Süper Ligde yapmıyorsun. Avrupa’da ne yapar, hangi oyun anlayışı içine 11’i ve kimleri kullanır o soru işareti artık bence..

 

Milli takımımıza gelmek istiyorum. Mart ayında Finlandiya karşısında milli takımımız çok önemli bir sınava çıkacak. Genel olarak baktığınız zaman milli takımımızı nasıl buluyorsunuz?

Sayın Fatih Terim hocam 3,5 yıldır milli takımın başında. 3,5 yıldır A milli takıma 85 tane oyuncu gelmiş. Kadro istikrarı yaratmadığın zaman, başka şeyler ön plana çıktığı zaman örneğin “ilk ben milli yaptım” gibi… Bütün Avrupa’da futbolun prensiplerinden bir tanesi Başakşehir’i örnek alalım “kadro istikrarı” var.. Doğru oyuncuları yakalamak, doğru oyun düzeni içerisinde bunu kullanmak. Başakşehir’in bugünkü başarısı nasıl biz 1988-89 sezonundaki Fenerbahçe kadrosunu hemen sayabiliyorsak, bugün de Abdullah Avcı Başakşehir’in ilk 11’ni sayar hale getirdi. Bu kadro istikrarıdır. Bu futbolun temel prensiplerinden en önemlisi. Milli takımda bu yapılmazsa, kadro istikrarının olmadığı yerde istikralı başarının olması da mümkün değil.

 

Sayın Fatih Terim hocamız milli takımımızın başına göreve geldi dönemlerde hep bir jenerasyon bulma hep bir yapılanma ile uğraştı. Bu Fatih hocayı yormaz mı?

Bu Türk futbolundaki klasik söylemdir “yapılanma” böyle bir şey yok. Futbolcu var; mesela 14 yabancının geçmesini isteyenlerin başında Fatih hoca var. 14 tane yabancı geliyor takıma 8 yabancı oynarken sadece 3 yerli oyuncu oynuyor. Takımların başarılarına baktığımız zaman Başakşehir’de 3 yabancı oynarken 8tane yerli oyuncu oynuyor. Keza Konyaspor’da 3 yabancı oynuyor yani istikrar var. Bu planlamaları doğru yapmak lazım. Türk futbolunda o kadar yetenekli oyuncular var ki bunları bulmak lazım. 2016 Avrupa Futbol Şampiyonasına giderken oynadığımız grup eleme maçları sürecinde stoperimiz yoktu ama Türkiye’nin en başarılı stoper Yalçın Ayhan.  Yalçın gibi istikrarlı oynayan başarılı bir stoper var,  sen onu tercih etmiyorsun Mehmet Topal gibi bir oyuncuyu stoper yapıyorsun, hatalar böyle oluyor.

 

Sizde gerek Fatih hocayla gerekse Hiddink ile beraber milli takımda görev almış birisi olarak nasıl bir oyuncu topluluğuna ihtiyacımız var?

Ülke futbolu adına genç- genç tecrübeli ve tecrübeli bir karma yapmak lazım.

 

Oyuncu tercihleri açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

Hiçbir şekilde bir çalışma yapmadan Gökhan Töre – Ömer Toprak – Halkan Çalhanoğlu… Bir anda Gökhan tercihiyle Ömer dışarıda kaldı. Emre Mor takıma girdi ki üzerinde ne kadar çalışıldı? Son Kosova maçında bir baktık kadroya Cengiz Ünder alındı. Cengiz sadece 3 kez milli olmuştu. Bu çocuk ümit milli takımı yaşasın gelişsin… Bir oyuncunun da milli takıma gelebilmesi için bazı aşamalardan geçmesi lazım. Enes Ünal’ı aldın Ukrayna maçını feda ettin. Futbol demek istikrar demek, maalesef milli takımlarda kadro istikrarı yok.

 

Son iki soruyla bu güzel sohbetimizi sonlandıracağım. Öncelikle şampiyonluk adayınız kim?

Kesinlikle Beşiktaş.

 

Türk sporunun efsane ismi Sayın İlhan Cavcav’ı kaybettik. Kendisiyle ilgili neler söylerseniz ve kendisiyle yaşadığınız anınızı bizlerle paylaşır mısınız?

Kendi kulübüne son derece büyük hizmetler vermiş sıfırdan kulübü ortaya çıkarıp sürekli Türk futbolunda var olmasını sağlamış bir başkandı. Gençlerbirliği’ni 0’dan bu noktaya getirmiş, Türk futboluna oyuncuların onun kulübünden çıkmış, kulübüne maddi destekler sağlamış bir karakterdi. Türk futboluna hizmeti bu şekildeydi. Rahmetli başkan hepimizin üzerinde etki bırakmış bir insandı Allah gani gani rahmet eylesin. Bizim şöyle bir geçmişimiz var kendisiyle; 1982 yılında Sakaryaspor’da ben öne çıktığım sezonda İlhan başkan beni transfer etmek istedi. Babamla, Ankara’ya gitmiştik ve başkan ile transfer görüşmesi yapmıştık ancak o dönem transfer gerçekleşmemişti, rakamlardan dolayı anlaşamamıştık. Daha da önemlisi babamda eski ve iyi futbolculardan biriydi. Özellikle 1958-1962 yılında Gençlerbirliği’nde oynamıştı ve futbolcunun oğlu olarak o görüşmeyi yapmıştık. 2004 yılında ise ben Gençlerbirliği takımına teknik direktör oldum. Başkan ile anlaştığımızda yönetim kurulu odasına girdiğimde çok duygulanmıştım çünkü o oda da büyük resimlerin içerisinde babamın resmi vardı.

Kırgınlığım ise şu sevgili Kaan; biz önemli çalışmalar yapmamıza rağmen o dönem idari menajer Cem Onuk’un tutum ve davranışlarından rahatsız olduğum için onu pasifize edip bugün çok başarılı olan Hasan Çetinkaya’yı yanıma almıştım. Hasan ile birlikte işlerimi yürütüyordum. Devre arasına gireceğim bir zaman başkanla karar alarak yollarımızı ayırmıştık. O zaman çok ciddi şekilde kırılmıştım kendisine ondan sonra uzun bir müddet konuşmamıştık, tesadüfen birkaç yerde görüştüğümüzde konuşmuştuk. .. Hayatın içerisinde yaşanılan şeyler bunlar daha sonraki yıllarda yaşımız ilerledikçe bunları ileriye hiç taşımadık. Sonuçta Türk futboluna gelmiş geçmiş en önemli isimlerden birini kaybettik. Çok hizmetler verdi özellikle kendine kulübe ve Türk futbolu içerisinde de etkin roller aldı. Her zaman fikirlerini açıkça hiçbir şeyden çekinmeden dile getirdi doğrular yönünde… Yaşı gereği çok ciddi rahatsızlıkları vardı Allah rahmet eylesin.

Yazarın diğer yazıları için tıklayın

mail: kaan.ilhan@abcspor.com

twitter: @kaanilhan_

Saygılarımla..

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Son Haberler

FUTBOLUN BİTTİĞİ GÜN

Olmaz olsun böyle lig. Olmaz olsun böyle galibiyet. Yeter artık Fenerbahçe'nin bu ülkede maruz kaldığı muamele. Lanet olsun Fenerbahçe'yi senelerdir ırkçılık derecesinde...

Benzer Konular