https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

MİLLİ TAKIMI PARLATAMADIM!

Okunması Gerekenler

Milli takımı parlatamadım !

Aslında başlık şu olmalıydı: Parlayamayan ben miyim takımım mı?

 

Son dünya kupasında da görüldüğü üzere Messi’nin ellerinde bir kupanın daha yükselmesini görme arzusundan doğan kariyer inadı ona “geçici” de olsa bir takım dezavantajlar getiriyor. Dünya kupası onun için kaldırılacak son önemli kupa olması yönünden, kupayı kazandığında futbol tarihinde kendisine doğrudan yer bulacak sözleri oldu Messi’nin (“Dünya kupasını kaldırmadan futbolu bırakmayacağım”); fakat, nihayetinde, inadıyla kariyerini baltalamış olan biri var karşımızda.

 

Tarihsel süreçte oyun anlayışı elbette değişti, biz de bunu kabul ederek bireysel oyun ile takım oyunu anlayışındaki değişimleri göz önüne alalım ve Maradona’yı belki de bu yüzden bu yazıda bir kenara bırakalım. Fakat, şu noktada Messi’nin yalnızca takım oyunu içerisinde bir süperstar olabildiğini de (dünya kupası maçları referanstır) cesaretle kabul edelim. Bu iniş çıkışları etkileyen en önemli faktör, ülkenin ve takımın içinde bulunduğu durumdur; çünkü, nasıl bir anlayışla çıkıyorsa sahaya, Arjantin, oynadığı maçların hemen hemen hepsinde her şeyini Messi’ye endekslemiş durumda. Köklerden gelen bu futbol anlayışının özellikle bize kadar yansıyan yönü şu noktada çok açık farkededilir: En basitinden, ezici bir üstünlükle Arjantin’i yenen Fransa’nın futbol endüstrisiyle Arjantin başa çıkamıyor. Bu üstünlük yarışına genel anlamda Avrupa ve Güney Amerika farkı da denebilir ve böyle bir durumda bir süper kahraman olsanız bile bir şey yapamazsınız; çünkü, artık karşınızda taktiksel anlayışını hiç olmadığı kadar geliştiren takımlar var. İnatla, eksik kalan bir başarınızı hâlâ hayattayken tatmak isterseniz size tüm bu olumsuz durumlarda bile yollar açık olabilir; fakat, bunu neden yapasanız?… “Milli takımı bırakıyorum” çıkışına yapılacak en güzel yorum şuydu: “Sınırlarını bildi, başarısızlığı önceden sezdi ve hatta ülkesine iyi bir ders verdi”. Kariyer planlaması yönünden de, ülkenin futbol anlayışında dolaylı ya da doğrudan bir etkiye sahip olma açısından da güzel bir adımdı.

 

Messi’nin milli takıma dünya kupası kazandırmak istemesi ile kendisinin hayatında eksik olan bir kupayı daha kazanmak istemesinin arasında çok büyük bir fark var: Bencillik denemeyecek kadar başarı tutkusu. Bu durum, kendisinde olduğu kadar takım arkadaşınlarının ona yaklaşımında da görülüyor. Messi’ye bir dünya kupası kazandırma arzusu, onun büyüklüğünü kabullenmiş herkesin ortak isteği oldu. Fakat, Messi’deki motivasyon eksikliği çok daha derin. Messi’yi milli takımda geriye düşüren etken de bu olsa gerek; çünkü, milli takım motivasyon ne kadar yüksekse, o kadar seviye atlatan bir alan. Messi’nin motivasyon eksikliğinin kaynağının taktiksel eksiklikler olduğu aşikarken, Arjantin’in bu duruma hem teknik direktör hem de futbol anlayışı yönünden yaklaşıp Messi’ye yardımcı olma yolunu seçmemesi ve Messi’nin tek başına, her dünya kupası organizasyonunda bir dünya kupasının daha ellerinden kayıp gitmesine şahit olması üzücü ve bir bakıma utanç verici… Peki Messi bu motivasyon eksikliği için ne yapabilir? Aslında bu sorunun tüm cevapları tek bir noktada birleşiyor: daha fazla sorumluluk. Hem taktiksel anlayışta, hem saha içinde.

 

Dünya kupasındaki her Arjantin başarısızlığında sahada gezinen bir Messi’nin aklında Barcelona’daki başarıları tatmak istemesinin olduğu çok açık. Bunu şimdiye kadar Arjantin’de başarayamayan bir kahramanın, böylesi hezimetlerde yaşadığı üzüntüyü hayranlarına bir daha göstermemesi için hem Arjantin hem de Messi yüzünü ileriye dönmeli ve daha bütünleyici adımlar atmalıdır.

mail: omer.yillik@abcspor.com

 

Son Haberler

FUTBOLUN BİTTİĞİ GÜN

Olmaz olsun böyle lig. Olmaz olsun böyle galibiyet. Yeter artık Fenerbahçe'nin bu ülkede maruz kaldığı muamele. Lanet olsun Fenerbahçe'yi senelerdir ırkçılık derecesinde...

Benzer Konular