Şimdi Erman Hocam hih, hih, hih, diye başlayıp, “mandıkolarak” hih, hih, hih diyerek devam eden cümlenin içindeki mantık nedir.. Mantık aslında bir ispat sanatıdır..Çeşitleri de vardır.. Düz mantık diye bir mantık vardır, Ana avrat dümdüz diye bir başka mantık daha vardır. – Hayat acıdır, biber de acıdır, o halde hayat biberdir der düz mantık.. Eyvallah, öyle olsun.. 28 yaşında, ismi cismi belirsiz kalbur üstü ön liberoya 8.5 milyon euro bonservis parası ödersin mesela.. Arkandan dediğini bırakmazlar, bu da ana avrat dümdüz mantığa örnektir.. Ya da, sil baştan 10 milyona takım kuracağın sezonda 10 milyonun 5.5’unu 32 yaşındaki bir stoperin bonservisi için kullanırsın.. Yine ana avrat dümdüz mantığına örnektir..
Bir de “şuradan bakarsan şöyle, buradan bakarsan böyle” şeklinde başka bir mantık daha vardır ki; o da Valbuena transferine örnektir işte.. 33 yaşındaki futbolcuyla 3 senelik mukavele yaparsın, senelik de 3 milyon euro temiz para verirsin, hem de en züğürt anında.. Mandıkolarak yanlış.. Öte yandan adam iyi bir profesyonel, kaliteli topçu, kariyeri sağlam, hala da formda, çatır çatır da oynuyor.. Hoojdonk da bu yaşta gelmişti, Wagner Love ha keza, Eto’o desen öyle. Çatır çatır oynuyorlar bu ligde dersen haklısın.. Böyle bakınca transferin bir mantığı var ama o yaşta gelip de verimsiz olmuş olanlar daha fazla.. Sonu hüsran dahi olmuş olsa çoğu transferin de bir mantığı var aslında.. Galiba başarıyı belirleyen yapmış olduğun transferin sahadaki pas bağlantılarında.. Çoğu zaman top alamıyor veya topu verecek adam bulamıyorlar, sisteme uymuyorlar bir şekilde.. Eşeğe eşek yüküyle para ödemenin mantığı olamaz tabii.. Valbuena’ya gelince kendisi klasik bir 10 numara, özellikle de Fenerbahçe-Marsilya maçlarındaki performansıyla dikkatlerimizi daha bir fazla çekmişti.
Bence kariyerinin en güzel dönemi de Lyon yıllarıydı. Bu Ayak içi, ayak dışı çok temiz, başı havada top süren, pas yüzdesi çok yüksek klasik bir 10 numara.. Çok faul alır, uzaktan vurur, frikik atar, iyi bir asistçidir ama skorer anlamda bir Alex değildir.. Aslında bu özelliklerin çoğu Diego’da da vardı ama Valbuena’nın Diego’ya göre iki önemli farkı var, dribbling yaparken presi gördüğünde rakibin üstüne üstüne gidip çalımı basan bir oyuncu.. Diego çok yana oynuyordu, kendi ekseni etrafında dönmeden topu ayağından çıkarmıyordu.. Bu da oyunun yavaşlamamasına ve rakibin yerleşmesine sebep oluyordu.. Ayrıca Diego’dan daha hızlı bir oyuncu.. Ve dediğim gibi adam hala formda, Diego son oynadığı takımda yedekti malumunuz.. Bir diğer artısı da lider özellikli bir oyuncu.. İyi bir profesyonel.. Aykut Kocaman kendisi için Kuyt benzetmesi yapmış ama abartılı bir benzetme.. Kuyt çalım atma becerisi düşük bir oyuncuydu.. Böyle bir oyuncunun yüksek kaliteli bir ligin iyi takımlarından birinde oynaması için çok daha farklı şeyler ortaya koyması lazım.. Hırs, disiplin, çalışkanlık, oyun zekası..
Başka bir şansı yok zaten.. Valbuena meziyetli oyuncu.. Kendini göstermesi için o kadar koşmasına ve mücadele etmesine gerek yok. Bu yaştan sonra da yapmaz yani.. İstatistiklerine baktım, zayıf denilecek hiç bir yönü yok.. Kısa boylu ve fiziği zayıfmış gibi dursa da ikili mücadele kazanma yüzdesi düşük değil.. %44..Saygı duyulası bir yüzde. Senede 29 maç ortalaması var, istikrarlı.. Sezon başına 8 gol ortalaması var, bu rakam da fena değil.. %60 gibi bir şut isabeti var, savunmaya yardım ediyor.. Pas yüzdesi zaten yüksek. Yüzde 88.. Ortalama pas uzunluğu da 16 mt.. Orta saha oyuncusu için normal..
Şimdi gelelim zurnanın zırt dediği yere, iyi de kiminle oynayacak bu adam? Arkasına koyarsan Josef ve Topal’ı, önüne de pivot özellikleri kısıtlı Robin Van Persie’yi, ne yapsın Mahmut? Bulabilecek misin bir Emre? Sonra bize gelen oynamıyor, bu da Diego gibi oldu ya la?
Transfer mantık işi, ispatı da sezon sonu bulunduğun yer.. Mandıkolarak Ali Koç yani…!
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: bruno.monte@abcspor.com
twitter: @BrunoMonte1907
