GÜÇ OLDU ÜÇ OLDU
Perşembe günü yaşanan rezilliklerin üzerinden sadece üç gün geçmişken ne takım ne de taraftar bu maça tam anlamıyla konsantre olabilmişti. Harika bir bahar havası ve tıklım tıklım tribünlere rağmen coşkuda sanki bir eksiklik var gibiydi statta. Bana göre bunun önemli bir nedeni bu maçta üç puanın cepte görülmesi ve şimdiden gelecek haftaki Galatasaray maçının düşünülmeseydi. Cumartesi günkü kritik ofsayt bayrağıyla ligin kaderini etkileyen yan hakem hem Alanya’nın penaltısını yedi ve ligin zirvesiyle düşme hattındaki dengeleri değiştirdi hem de Galatasaray’ın yıllardır en etkili oyuncusu olan Muslera’nın gelecek haftaki derbide oynamasına fırsat verdi. Ama tabii ki hep Beşiktaş kollanıyor.
Maça istekli başlayan Beşiktaş aradığı çabuk golü de henüz 13. Dakikada Negredo ile bulunca herkes rahat bir maç olacağını düşündü. Tabii ki Beşiktaş kendisini sevenleri şaşırtma konusunda üzerine düşeni yaptı ve golden sonra adeta el freni çekilmiş gibi bir atalet içine girdi. Malatya’ya daha fazla topla oynama fırsatı verirken özellikle geriden oyun kurmakta da zorlanıyordu. Zaten sonrasında doğru düzgün pozisyonu bile olmayan Malatya bu akşamın vasat altı ismi Fabri’nin ve defansın da toplu bir gafletiyle golü yedi.
Sezonun Lens ile birlikte bana göre en ciddi hayal kırıklığı olan Oğuzhan dikine oynamayı tamamen bıraktığı gibi 10 numaralı formayı giymenin de nasıl bir sorumluluk ve yetenek gerektirdiğini tamamen unutmuş gibi. Ona göre performansını bu yıl çok daha olumlu bulduğum Tolgay ise ne hikmetse bu maça yedek başladı. Golü yedikten sonra afyon yutmuş halinden silkinen Beşiktaş yine baskı kurmaya başladı ama ilk yarının sonuna kadar çok da tribünleri heyecanlandıracak aksiyonlar içine giremedi. Bu arada Quaresma’ya yapılan sert faulde takdirini sarı karttan yana kullanan hakem ilk yarıda oynanan Gençlerbirliği maçında rakibini görmeden ayağını kaldıran Babel’e kırmızı kartı göstermekte tereddüt etmemişti. Diğer bir çifte standart olarak not etmeye değer diye düşünüyorum ve geçiyorum…
Ikinci yarının ilk 10 dakikasında bu sefer taraftar da afyonu yutmuş gibiydi çünkü belki de hiç hesapta olmayan muhtemel bir puan kaybı böyle güzel bir İstanbul akşamında sezonu kapattıracaktı. 55-60. Dakikadan itibaren ise hem seyirci hem de takım vitesi yükseltmeye başladı çünkü işin şakası yoktu.
Gecenin Oğuzhan ile beraber kötülerinden Babel de yerlerini sırasıyla Tolgay ve Lens’e bıraktıktan sonra diğer bir kötü Caner de çıkıp Adriano gerçek yeri olan sol beke, Gökhan Gönül de sağ beke geçince taşlar yerine oturdu ve Beşiktaş da aradığı golü atağı kendisi başlatan ve Adriano’nun güzel ortasına bu sezon pek çok kez tekrarladığı gibi nefis bir kafa vuruşu yaparak takımı ipten alan Talisca ile buldu. Arkasından serbest vuruştan gelen şık Quaresma golü ise iştahlı futbolunun hak ettiği bir ödülü oldu.
Gecenin diğer güzellikleri ise 23 Nisan için futbolcuların çocuklar tarafından boya kalemiyle çizilmiş portre resimlerinin kadrolar açıklanırken yine bir çocuk tarafından okunması ve taraftarın Perşembe gazisi Şenol Güneş’i bağrına basmasıydı. Uzun sezonda yoğun maç trafiği içinde yorulan ve yıpranan takım son dört maçta da iyi konsantre olursa ve galip gelirse şampiyonluk sadece Başakşehir’in kaybedeceği puana bağlı olacak. Kendi sahasında puan kaybetmeyen ve çok iyi seyirci desteğine sahip olan Galatasaray’ı da bu takımın iyi bir gününde yenebileceğine inanıyorum.
Yeter ki hakem maça etki etmesin ve bu sezon birkaç maçta olduğu gibi takım ani bir kış uykusuna dalmasın. Bu arada İtalya’da oynanan haftanın maçında Napoli’nin Juventus’u Torino’da 89. Dakikada attığı golle 1-0 mağlup etmesine de ayrıca sevindim. Iki takımın da taraftarı dostlarım var ama Juventus’un yıllar süren hegemonyasını Napoli Maradona olmadan kırabilirse tekrar tarih yazacak. Dört hafta sonra Napoli 28 yıl sonra gelecek şampiyonluğu ve Beşiktaş da 26 yıl sonra gelecek 3 yıl üst üste şampiyonluğu kazanırsa ikisinin de kutlamalarında olacağım.
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: gorkem.isik@abcspor.com
twitter: @saturnocontro3
