25 Şubat 1994.. Kanada, Montreal doğumlu ama Bouchard ismi kimseleri yanıltmasın, hepimizin yakından tanıdığı Celine Dion veya ünlü Formula pilotu Villeneuve gibi ‘pure quebecois’ değil!.
Köken olarak olmasa da en azından his olarak diyelim! Çünkü Quebecois’ların İspanya’daki Basklar ve Katalanlar gibi çok milliyetçi olduklarını ve kendilerini KANADALI saymadıkları düşünürsek, hemen her röportajında Kanada’yı ön plana çıkartması bunun bir kanıtı..
Kanada’nın biling yani iki anadilin olduğu tek şehir olan Montreal’de, Westmount’da büyüyen ve Frankofon değil, İngiliz eğitimi almış bir çocuk. Hatta anne ve baba orijin olarak Fransız isimli ama Eugenie ismi de Kraliyet Ailesinden, York Dükü Prince Edward’ın kızından esinlenip konmuş.
BİZİM EVE 5 km mesafede oturan Genie lakaplı tenisçi, Quebec’te bizler tarafından 15 yaşından itibaren çok iyi biliniyordu ama uluslararası sıçramasını, 2012’de Wimbledon Junior şampiyonluğu ile yaptı.
Şunu da eklemeden geçmeyelim, Ukraynalı Svitolina’yı 6-2’lik setlere yenip kazanılan bu zafer, Kanada tarihinin‘ junior kategorisinde de olsa‘ ilk GRAND SLAM şampiyonluğu’dur!
Beatrice adında bir ikizi ve 2 kardeşi daha var. 5 yaşında ayak bastığı tenis kariyerinde, 9’a geldiğinde turnuvalara girmeye başlamıştı. 12 yaşına geldiğinde 3 seneliğine gittiği FLORİDA’nın onun gelişiminde çok büyük etkisi olduğu tartışılmaz.
15 yaşında evine, MONTREAL’e döndüğünde artık pisti kıvamına gelerek yörüngeye girmiş ve geleceğin yıldızı diye gazetelerede bahsedilen, ülkenin çok şeyler beklediği bir isim haline gelmişti.
Hayatında iki koçun önemi çok büyüktür. İlki Amerika yıllarında ona evrim geçirten NICK SAVIANO, diğeri de 2013’de onun defansif stilini, korkusuz bir hücum silahı ile birleştirip ‘ALL AROUND‘ bir oyuncu olmasını sağlayan eski Fransız raketlerden NATHALIE TAUZIAT!
Onun için TENİS Kariyeri daha yeni başlıyor! . Sadece Montreal değil tüm Quebec hatta bütün ülke onu onu pamuklara sarmış durumda. Sansasyonel bir hayatı olmadığı ve basınla, insanlarla iyi ilişkilerinden dolayı ülke genelinde de çok büyük bir pozitif elektriğe sahip.
Birisi Quebec, ikisi Montreal’de olmak üzere 3 turnuvada seyrettiğim, ülkenin yeni tenis yıldızındaki en çarpıcı özellik; rakiplerine karşı da kazandığında ukala, kaybettiğinde nefretle bakan bir karakteri OLMAMASI! Kısaca hemen herkes için evimizin kızı modunda ( en azından Kanada sınırları içinde)!
Wimbledon finali sonrası WTA sıralamasında 7.sıraya yükseldi ki, bu KADINLAR KANADA TARİHİNİN en iyi tekler derecesi.
2014’e BOMBA GİBİ BİR GİRİŞ ve ilk iki GRAND SLAM’de yarı final başarısı. Sonrasında da Londra’da ilk kez gerçekleşen büyükler kategorisinde bir Kanadalı finali..
EKSİĞİ YOK MU ? çok! Ama daha 4 ay evvel 20 yaşına girmiş birinden bahsediyoruz ve 2-3 sene içinde üstüne koya koya ilerleyecektir.
Sadece hangi turnuvaya gitse onla gelen 10-15 kişilik genç grubun değil, aralarında ‘The Big Bang Theory’ yıldızı Jim Parson’ın da bulunduğu ‘Genie Army’, hepimiz dahil, tüm ülkenin desteğini almış durumda..
VE KANADA TARİHİNİN ilk büyükler kategorisi GRAND SLAM şampiyonluğunu 1-2 seneye kalmadan gerçekleştireceğinden, tüm Kanada gibi ben de adım gibi eminim!
