https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

EUROBASKET WOMEN 2017 ÇEYREK FİNAL SONUÇLARI

Okunması Gerekenler

Çeyrek finaller tamamlandı. Tek bir maç hariç, favoriler kazandı ve sürpriz niteliğinde bir hadise yaşanmadı. Ne yazık ki, o tek maç da bize denk geldi. Ama yayıncı kuruluşta sunucu ve yorumcu olarak maçı bizlere nakleden üstadlara ne denli saygı duysam da, Perilerimizin sahada tanınmaz halde olduğunu kesinlikle düşünmüyorum. Bana göre, tek büyük hücum silahımız durduktan sonra zaten vaziyetimiz bundan hallice olurdu ve savunmada da hatalardan ziyade cüsse-ebat-boy yönünden ters eşleşmelere yenildik. Ama durun, olmuyor böyle ayrı gayrı;

 

BELÇİKA 79 – 66 İTALYA: Maçı özetlemek gerekirse; boyalı alan, bireysel yeteneğe fazla geldi. Takım düzeni ve disiplini, akıcı olmayan oyuna ağır bastı. Kısa – uzun dengesini kuran, kuramayanı yendi. Belçika maçın üçüncü çeyreği dışında Kim Mestdagh ile üç sayı gerisinden çok etkili olmasının avantajını, yine Kim Mestdagh, Vanloo ve Carpreaux ile asistlere de yansıttı. Malum, ne kadar iyi skorerseniz, paslarınızın asist olması da o derece muhtemeldir; zira rakip takım sizi boş bırakıp pası da şutu da riske edemez ve üzerinize gelen baskı ve yardımlarla asiste varmanız kolaylaşır. İşte Belçika, Wauters – Messeman kuleleri ile tam da bu son halkayı yerleştirmiş oldu bu denkleme. Boyalı alanda ve pota altında kusursuza yakın bitiricilikle oynayan ve rakiplerle aralarındaki boy farkının faydalarını limitine dek kullanan Belçika, Crippa’nın Mestdagh’ı yorduğu ve durduruğu 3. çeyrek haricinde hücumda ve savunmada çok az sıkıntı yaşadı. İkinci yarının hemen başında İtalya kendi agresif, saldırgan ve yüksek tempo sever kimliğini yansıtınca fark çift hanelerden eriyip iki sayıya kadar gelse de, takımın bir türlü hücum setlerinde aradığını bulamaması yüzünden varı yoku Zandalasini ve Sottana’ya düzen dışı zorlama atış olarak kullandırdılar ve kaybettiler. Mestdagh yarıyı 16 sayı 5 asist, Meesseman 12 sayı 6 ribaunt 3 asist ve Wauters de 10 sayı 3 ribaunt 3 asistle noktalamışken, İtalya’da Sottana hiç sayı atamamış ve 13 sayı atan Zandalasini dışında kimse potayı pek görememişti. Dotto’nun ve Masciadri’nin büyük hayal kırıklığı yarattığı bu maçta Penna ve Crippa’nın iki yarı sahadaki çabaları da kifayetsiz kaldı. Belçika kısalarının boyalı alana akıl dolu paslarını bir okulda ders niteliğinde okutabiliriz. Nihayetinde son periyot başlar başlamaz bir basket bir asist ve bir blok ile işi çözen Meesseman’ın liderliğinde, Belçika yarı finali ve dünya şampiyonası biletini cebine koymuş oldu.

 

Böylece 10 yıl aradan sonra turnuvaya dönen Belçika’nın dönüşü muhteşem oldu. Açıkçası günün gerçekten çekişmeli ve keyifli tek çeyrek final maçı da buydu. İtalya’da 9/17 isabetle 23 sayı 8 ribaunt üreten Zandalasini ve maç sonunda mecburen 5. faulünü alıp oyun dışı kalan Sottana (8/18 isabetle 17 sayı – çoğu kişisel kabiliyet üzerinden mecburen atılan, perde sonrası stop-jump-shot basketi) haricinde ayakta kalan bir tek Ress (3/11 ile 9 sayı 7 ribaunt) olurken, sıfır çeken Dotto skora bu kez hiç katkı yapamadı ve sac ayaklarını bozdu. Belçika’da ise Mestdagh 19 sayı (4/8 üçlük) 8 asist, Wauters %50 ile 17 sayı sayı 5 ribaunt 3 asist, Carpreaux 5 asist, Vanloo da 6 sayı 4 ribauntla maça damga vurdu.

Maçın yıldızı: Meesseman (BEL): 43 verimlilik puanıyla, 36 dakikada 11/18 isabetle 28 sayı 11 ribaunt 5 asist 5 blok! Zirkova’nın 30+ sayısı dahil belki de turnuvanın en etkileyici performansı…

 

TÜRKİYE 55 – 84 YUNANİSTAN: Gelelim Ege kıta sahanlığına… İlk dakikalarda iki takım da 3’ten fazla sayı bulamazken, Spanou’ya 3. faulünü çalmayan hakemler oyuna bir şerh düştüler. Ama ilk devre dışında (son periyotta iş işten geçmişken atılan bir basket hariç) en büyük skor kozumuz pota altı devimiz Quanitra’yı oyuna sokturmayan Yunanlılar, mağlubiyeti kimseye bağlamamamız gerektiğini de öğrettiler. Esasında Rusya maçındaki mizansenin neredeyse tıpatıp aynısı yaşandı: İlk yarıyı (bir ara farkı 10’a çıkarmışken) az sayı farkla önde tamamladık, üçüncü çeyrek başlar başlamaz Yunanlılar ânî ataklarla canımızı sıkıp hücumda kısaların pas kanallarını çok iyi tıkadılar. Biz de, (Bahar hariç) Quanitra’dan başka istikrarlı skor silahı veya potansiyeli barındırmayan bir ekip olduğumuz için, işi zora soktuk. Maltsi’nin ekstra cambazvari basketleri de kalp kırıcı oldu, motivasyonumuzu yerle yeksan eyledi. Rusya maçından farklı olarak, bu maçta geri dönüşün tüm mimarlığını, Lymoura önderliğindeki bench oyuncuları yaptı.

Fakat biz, her şeye karşın, yorumcuların abarttığı kadar ‘skandal’ bir günümüzde değildik. Zaten bizim oyunumuz buydu. Yine sadece savunmamız çok üst düzeydi, hücumda en büyük bireysel silahımız Nevriye’yi de kaybedince defomuz doğmuştu. Bu defoyu kapatmak için hep Quanitra’yı besliyorduk, ana stratejimiz buydu. Ara stratejilerde ise, ilk çeyrek dışında dış şutörlerimiz (başta Birsel olmak üzere, sonda da Birsel olmak üzere) çok yetersiz kalınca, başarısız olduk. Başka bir planımız da yoktu, eldeki varyasyonlarla zaten olamazdı. Savunmada bu maça özel ekstra sayılar yemiş olabiliriz, ama daha evvelden uyardığımız gibi, pota altı hariç Yunanlılar her pozisyonda çok iri ve kuvvetliler, ama aynı zamanda çok da çevik ve dengeliler. Üstelik ilk beş oyuncularının dördü çift haneli skor potansiyeli taşıyan, görev tanımları belli silahlar. Takım oyununda da iyiler ve bu silahları güzel taktiklerle besliyorlar. Elbette ki işler ters giderken onların çözüm yaratma ihtimali bizimkinden fazla olacaktı. Ama OlcayPelinIşıl üçlüsünün penetreleri bile tıkanınca, Şaziye ve Birsel’in (Birsel Slovakya maçı hariç 3 yıldır hiçbir maçta şut ritmini bulamadı) üç sayı gerisinden afallaması bizi bitiren sebep oldu. Pota altında hakiki bir pivotları bile yokken, ribauntlarda bizi geçtiler. Sebepler, bunlar. İtalya maçına dikkatli bakınca zaten durumumuzun bu olduğunu ve sadece savunma kimliğimiz ve kazanma alışkanlığımızla zor maçları kotarıp beklenmedik galibiyetler alabileceğimizi biliyorduk. Biz onlardan daha yetenekli değildik, ama tecrübemiz ve savunmamızla favoriydik. Mesele, bunu sahaya yansıtamamak oldu. Yoksa, bu maç bir bozgun değil, malumun ilanı. Hele bir de devşirmemiz olmadan oynarsak, durumun vehametini daha net görecektik. Mesele, düzeni değiştirmekte. Şebnem Kimyacıoğlu ve Tuğba Palazoğlu hariç yerli oyuncu havuzumuz hep böyle. Bundan ne üretebiliriz, kalan maçlarda ve ileriki turnuvalarda ona bakmak lazım. Yoksa Nevriye de bırakınca bundan hallice olacağımızı hepimiz öngörmüştük.

Perilerimiz’de Quanitra, sahadaki etkinliğini yansıtmayan bir 15 sayı 10 ribauntluk double-double üretti (ki o halde bile en skorerimiz oldu), Olcay benchten gelip 11 sayı kaydetti, Işıl çoğu yine ilk yarıda olmak üzere 4/11 ile 10 sayı 3 asist 1 ribaunt (o asist ve ribauntları 5’ten yukarı çekmekdikçe ne denli zorlandığımız bir kez daha kanıtlandı) üretti, Bahar ve Cansu da %30’a yakın isabetle 6’şar sayılık katkı yaptı. Yunanistan’da 38’lik Maltsi oyun koptukça coşup maçı 25 sayı (9/19 isabet) 10 ribaunt 2 asistle, Kaltsidou 1o sayı 6 ribaunt 5 top kaybıyla, Spanou yine sonradan açılıp 11 sayı ile, benchten gelen Christinaki hiç kaçırmadan 9 sayı ile, Fasoula 6 sayıyla, Stamolamprou ve Spyridopoulou da hançer saplayan basketlerle mücadele etti. Bir tek Sotiriou beklentileri karşılayamadı. Bu noktadan sonra Slovakya ile dünya şampiyonası vizesi için klasman maçına çıkacağız ve grup maçındakine benzer bir oyun oynamayı umacağız. Tekrardan teşekkürler ve tebrikler Perilerimiz’e, bize bu geçiş döneminde en azından bir çeyrek final sundukları için…

Maçın yıldızı: Kimse Maltsi demesin, işi çözen, benchi ve takımı ayaklandırıp 10 sayılık farkı kapatan ve üzerine 30’a yakın fark atılmasını sağlayan Lymoura idi. Benchten gelen Lymoura, 21 dakikada 2/3 isabetle 7 sayı 7 ribaunt 10 asist ile oynayıp, bench katkısı nasıl olurmuş bize gösterdi. Maçın da MVP’si ve Christinaki ile beraber X-Faktörü oldu.

 

 

 

 

İSPANYA 67 – 47 LETONYA

VE

FRANSA 67 – 40 SLOVAKYA: Bu iki maçı birlikte değerlendirmeye alalım, çünkü hem çok benzer şablon çizdiler, hem de ayrı ayrı incelenmeye değmeyecek kadar kısır ve kalitesiz bir oyun sundular. İspanya, turnuva boyunca her rakibine uyguladığı taktiği yine tatbik etti; bu kez maç boyu rakibi uyutup 3. çeyrekte öne geçmektense, maçın başında yakaladıkları 15 sayılık ezici üstünlüğü korumak için geri kalan çeyrekleri rölantide oynadılar ve rakibi uyutup oyunu boğdular. Bir önceki maçta sakatlanan bir numaralı yıldızları Babkina’dan bu maçta da yoksun kalan Letonyalılar da, üç sayı gerisinden %50 ile, fakat iki sayılık bölgeden ise 8/36’lık felaket ötesi bir yüzdeyle oynayıp kaderlerine razı oldular. İspanya’da Torrens (7/12 isabetle 20s-9r-3a-2tç) maçın yıldızı olurken, Xargay (6/12 isabetle 16s), Cruz (9s), Gil (9r) ve Palau (7s) da farklı şekillerde öne çıktı, Lyttle (8s-4r) adeta tatil iznini kullandı. Letonya’da ise Putnina (5/10 ile 15s-4r-3tç), Steinberga (3/13 ile 11s-10r-6tk – bu kez takımına destek değil köstek oldu) ve Vitola (6/13 ile 15s), yani uzunlar öne çıkarken, Basko-Melnbarde ve Laksa’nın yanı sıra, Kreslina da saha içi isabet ve sayı bulamadı (!) Krastina da 3 sayıda kalınca, Letonya’nın elenmesi kaçınılmaz oldu.

 

https://youtu.be/kIquO11Qqpk

Fransa ve Slovakya ise skor yönünden fena halde verimsiz bir ilk çeyrek oynadıktan sonra, tıkır tıkır işleyen Fransa hücumları kalite farkını ortaya koydu. Lakin asıl fark yaratan unsur, ilk yarıda Fransa’nın rotasyondaki 12 oyuncusunu da oynatmış olmasıydı. Böylesi turnuvaların bu aşamasında görmeye alışmadığımız derecede radikal olan bu kadar için koçu ne kadar tebrik etsek azdır, rotasyonu daraltacağına genişletti. Tabi elindeki malzeme (Dumerc hariç) her bir oyuncunun diğerini rahatça yedeklemesine müsaade ediyor ve oyuncuya değil sisteme dayalı oynuyorlar, bu da koçun elini güçlendirip böylesi riskleri kolayca alabilmesini sağlıyor. Ayrıca rakibin bir maç evvel 30 sayı atmış süper yıldızı Zirkova’ya da maç boyunca topu göstermeyip rahat şut imkanı koklatmayarak da savunmada takdir topluyorlar. İlk beş ile benchin arasında kalite yönünden seviye farkının olmaması ve harika görev adamları barındırmaları sayesinde, ana rotasyonda Gruda ve Yacoubou gibi devlerin olmamasını gayet güzel kotarabiliyorlar. Bu sayede de, Slovakları bir an bile maça ve skora yaklaştırmadılar. 12 oyuncusunun 11’inden sayı bulan (o diğer oyuncu, yani Minte de, 3 asist yaptı) Fransa’da maçın yıldızı koç Valerie Garnier oldu. Dumerc (6s-8r-4a), Ayayi (13s-4r), Miyem (9s-5r), Johannes (benchten 12s), Chartereau (6s), Amant (6s) ve özellikle savunma baskısıyla Epoupa (5s-3a-3tç) ve Tchatchouang (3s) sahne ışıklarını eşit miktarda paylaştı. Slovakya’da ise Zirkova’nın rakip savunma yüzünden sıfır çektiği bir maçta Balintova 13 sayı ile takımını taşırken, Jurcenkova (5s-7r-5a), Ruzickova (2/9 ile 4s-6r-2a) Vynuchalova (5s) ve Oroszova (6s-8r) skora katkı yaptı. Dudasova, Slamova, Kovacikova ve Remenarova ise tüm atışlarını kaçırdı.

 

Böylece yarı finalde İspanya – Belçika (19.00) ve Yunanistan – Fransa (21.30) eşleşmeleri oluştu. Belçika, hep bir kısırlık çeken İspanya’yı da uzun rotasyonu ve dış pas ve şut kanalları ile gafil avlayabilir, ama İspanyollar da çok tecrübeliler ve oyunu boğmayı çok iyi biliyorlar. Ayrıca Torrens ve Xargay gibi skorer dağıtıcalara sahipler. Dolayısıyla, ibre tam ortada. Fransa ise, kadro kalitesi değilse bile kadro yapısı, iç-dış ve teknik-fizik uyumları ve sistem olarak bu turnuvada şu ivmedeki bir Yunanistan’a geçilmemeye namzet tek takım belki de. %70 oranında Fransa galibiyete yakın taraf.

 

Biz ise Slovakya ile oynayacağız (16.00); diğer klasman maçında da Letonya ile İtalya (13.30) karşı karşıya gelecekler. Bu maçların tümü yarın, yani 24 Haziran Cumartesi günü oynanacak. Perilerimize dünya şampiyonası bileti yolunda başarılar, Slovaklarla rövanş zor olacak. Unutmadan, turnuvanın son sekiz takımı arasında B Grubundan üç, D grubundan iki, A grubundan bir, C grubundan da yine iki takım kalmış oldu…

 

Yazarın diğer yazılarına erişmek için tıklayın

 

mail: efe.ozenc@abcspor.com

twitter: @efe_ozenc

Youtube: Turuncu ve Siyah

Son Haberler

FUTBOLUN BİTTİĞİ GÜN

Olmaz olsun böyle lig. Olmaz olsun böyle galibiyet. Yeter artık Fenerbahçe'nin bu ülkede maruz kaldığı muamele. Lanet olsun Fenerbahçe'yi senelerdir ırkçılık derecesinde...

Benzer Konular