https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

EUROBASKET 2015 – ÇEYREK FİNALLER İNCELEMESİ

Okunması Gerekenler

efeGitgide, olanca hızıyla bir sona yaklaşıyor yine Avrupa Basketbol Şampiyonası. Her zaman olduğu gibi, heyecan da kademeli olarak katlanıyor; rakiplerin eşleşirken yaşadığı tasalar da, biz basketbolseverlere birer çeşni gibi lezzet veriyor. Geldik, son 8 takımın beylik mücadelesine. Salı ve Çarşamba günü, bu sekiz takım birbirlerinin canına okuyacak. Hiç mi hiç acımayacak. Evet.

 

Bir bakalım, kimin nesi varmış kaybedecek?:

 

SALI GÜNÜ:

 

ispyunİSPANYA – YUNANİSTAN: Zorlaya zorlaya, kanırta kanırta turnuvaya tutunabilmeyi başaran bir İspanya, takım oyunuyla ve sağlam bir liderle buralara kayıpsız varmayı başaran elit bir Yunanistan ile karşılaşacak. İspanya, hücumda hiç olmadığı kadar zorlanıyor, çünkü Scariolo, S-Rod, Llull ve Rudy’nin “kendileri olmalarını” istemeyip, “başkası olmalarını” arzuluyor. İyi hoş, ama, bu oyuncuların liderliğinde kazanılan Euroleague şampiyonluğunun sırrı, Real Madrid’in onlara hücumda mebzul miktarda hürriyet tanıması değil miydi? Öyleydi. Peki, San Emeterio, kendi kulübünde oynatıldığı sistemin kenarından köşesinden geçmeyen, onun gibi komple bir yıldızı görmezden gelen bu yapılanmada, kendi değerini gösterebiliyor mu? Hiç sanmıyorum. Sistemlerden öte bir oyuncu olan Mirotic bile halen şaşkınlığını üzerinden atıp, bocalama safhalarını aşamadı. Geriye de, mecburen, bir tek, Pau Gasol kaldı. Gasol’un devreleri yakan performansı sayesinde gruptan çıkabildiklerini ve Polonya’yı aşabildiklerini unutmayacağız. Umarız, onlar da unutmaz. Demektir ki, Gasol’u yoran, durduran, yavaşlatan, kazanacak. Yani böylesi bir gidişatta, tabi. Aslardan yana da, yedeklerden yana da İspanya’nın yüzünün gülmesinin tek yolu, S-Rod-Llull-Rudy “çetesinin”, kendileri gibi olmalarına müsaade etmeleri. Scariolo hatalarından ders alan birisi midir? Hayır, hiç sanmıyorum. Savunma yaparak oynatmaya çalıştığı takım, maçlarını savunmayla değil, hücumla kazanmayı bünyesine bir besin olarak katmış bir ekolün halkası. En kötü yaptıkları işi baş tacı kılıp, asıl öğünlerinden kısıntıya gidildikçe, İspanya’nın rengi soluyor (İtirazları duyar gibiyim: İspanya halihazırda turnuvanın maç başına en çok sayı üreten ekibiyken, ‘hücumda iyi değiller’ demek ne denli isabetlidir? Cevaplayayım: rakiplerin maçı bıraktığı, veya İtalya gibi, savunma yapmayı sevmediği maçlar dışında, sert ve adamakıllı savunmalar karşısında İspanya kaç sayı atabildi ki? Gasol olmasa, kolayca sayı bulabilirler miydi bu organizasyon tercihleriyle?). Her biri böylesi bir turnuvanın ilk beşine seçilebilecek temel birkaç oyuncusunun buradaki eksikliği zaten malum.

 

13. Kostas Koufos (Greece)Peki, ya Yunanistan? VaSpa, artık yavaş yavaş yaşlanıyor. Ama halen daha, en kritik yerde oyuna girip, Papaloukas’ın, Diamantidis’in, Giannakis’in, Sigalas’ın, yani yaşlandıkça katkıları istatistik kağıdında değil, parkelerde belli olmaya yüz tutan efsane guardların yaptığını yapabiliyor. Hem de, en etkili bir biçimde. Peki, VaSpa’nın asıl rolünü kim üstleniyor? Calathes. Şu ana kadar da, bir-iki maç haricinde, iyi idare etti görevini. NBA’den dönen birisini Avrupa ekolü bir kadroya bu kadar çabuk ve efektif adapte edebilmek, takdire şayan bir beceri. Pota altında Koufos ile hem ribauntlarda, hem hücumda hem de savunmada, benchten getirilen Bourousis ile de hücumda büyük ağırlık koyuyorlar. Bourousis’in ikili oyunlarla ve takipçiliğiyle büyük bir dinamizm getirdiği de ortada. Bench derinliği ve rotasyonu kullanabilme konusunda Yunanistan, ilk beş katkısı bakımından da, haliyle, İspanya önde.

 

Rudy Fernandez (Spain)Eşleşmelere bakarsak; Zisis-Sloukas-Mantzaris-Calathes-VaSpa rotasyonu, Rudy-S-Rod-Llull-Ribas rotasyonundan (bu halleriyle ve bu sistemlerle) her bakımdan çok daha üstünler. Tek fark, İspanya’nın kısalarının çok hızlı ve öfkeli biçimde ivmelenebilmesi. Kısalarda savunma bakımından elit bir guardı olmayan Yunanistan, bu yüzden penetrelere karşı sadece kapanarak, ve İspanya’nın düşük dış şut yüzdesine bel bağlayarak rakibini yavaşlatabilir. Girecekleri faul sorunları da cabası. İspanya ise, kesinlikle ve kesinlikle, rakibini faul yapmadan durdurabilecek bir savunmaya sahip değil. Boğuşmaktan başka bildikleri tek şey, pas arası yapmak; onu da Yunanistan’ın top kontrolü ve pas kabiliyeti bu kadar üstün olan kısalarına karşı bir silah olarak zor kullanırlar. Antetokounmpo, hücumda değilse bile, savunmada Claver ile Mirotic’i epey terletecektir. O yüzden, maçın X-Faktör’ü Antetokounmpo. Benchten gelen Yunanlı oyuncuların, sadece benchten gelmeleri sebebiyle bile bir mental düşüş yaşadığı aşikar. Ama artık işler ciddi. O yüzden, Perperoglou, Kaimakoglou ve K-Pap gibilerinin en azından dış şut ve savunma katkısı verip, San Emeterio’yu susturmaları gerek. Potasında maç başına en az sayı gören 2. takım olan ve en çok asist yapan 2. takım ünvanını barındıran Yunanlılar’ın, bu istikrarı sürdürmeleri için, Gasol’u Koufos ile yorup, Bourousis ve Printezis gibi isimlerle de bol bol koşturmaları gerekecek. Reyes’in fark yaratması, Printezis’e bağlı. İspanya’nın ise, Printezis ve Antetokounmpo’ya cevap vermek adına Claver ve Mirotic’i var. Ama, bu iki isim de, Yunanlı rakipleri kadar hızlı değiller. Yunanistan’ın pas trafiği ve takım oyunu, tıpkı takım uyumu gibi, üst düzeyde. Ne yaptıklarının bilincindeler ve çok kaliteli yapıyorlar. Yaratıcılık eksikliğini Calathes, zor anlarda seri katkı verme “liderliğini” de VaSpa yapıyor. Diğer tarafta ise her iş Gasol’e bakıyor. Sizce durum ne olur gibi görünüyor?

 

Tahmin: Gasol’un bir başka evladiyelik performans göstermesi halinde bile, bu performans dağları aşıp arşa çıkmadıkça, Yunanistan takım oyunu sayesinde kazanır. Yunanistan’ın hiçbir eksiği olmadığı gibi, liderleri de oyun her sıkıştığında gerekeni yapıyor ve İspanya’ya her pozisyonda, her taktikte bir şekilde karşılık verebilecek yapıya ve oyunculara sahipler. Yunanistan, 5-8 sayı farkla kazanır.

Anahtar oyuncu: Yunanistan adına, 1) Koufos (çok faul almamalı) 2) Antetokounmpo 3) Printezis 4) kenardan gelen görev oyuncuları, bu sırayla, kilit önemdeler. İspanya’da ise, Reyes, Claver ve Ribas çok önemli olacak. Gasol bir gömlek düşük performans sergilerse, zaten işleri bitik, orası da ayrı.

 

fraletFRANSA – LETONYA: Fransa, grup maçlarını, bizim maçta oynadığı gibi oynamadı. Biz de evvela bu yüzden kaybettik. Letonya da, kaybederse işte tam bu yüzden kaybedecek. Şimdi evvela; Gobert’e Letonya’nın verebileceği tek yanıt, bizim yapmaya çalıştığımız gibi, kendisine top inmesini ve ribauntları toplayabilecek pozisyonu almasını engellemek olabilir. Ne Berzins, ne de Freimanis, Gobert tipinde, veya o’nu durdurabilecek tipte oyuncular olmadıkları gibi, Gobert’in aksine, hakiki birer pivot da değiller. Gobert’in kenarda olduğu dakikalarda sahne alacak olan Diaw ve Lauvergne gibi isimlerle ise, başa çıkabilirler. Belki de en mühim mevzu, bu. Batum’u durdurmak adına emektarlar Janicenoks ve Blums biraz “undersize” kalabilirler, fakat o işi de Mejeris ve Timma gibi hem kuvvetli, hem yılmaz, hem de yırtıcı isimlerle hallederler. Ki esasen, Batum çoğunlukla kendi kendini durdurmaya ve bol şut ıskalamaya meyilli. Zaten, hızlı hücumlar dışında, Fournier ve Batum’dan Letonya fazla zarar göremez. Diaw’ın, savunmada Letonya’nın hızlı motion-offense’ine karşı biraz yavaş kalacağı ortada. Fakat Diaw’ın hücumdaki ikili oyunları ve pas kabiliyeti de Freimanis, Meiers ve Mejeris tarafından öyle kolay kolay engellenebilecek cinste değil. Pota altında, hem tecrübe, hem atletizm hem de oyunu forse etme bakımından Fransa üstün. Kısalarda Parker epey hız ve delicilik kaybediyor, ama De Colo bu eksikliği harfiyen kapatıyor. De Colo’nun boyu ve kendine has atletizmi, Strelnieks veya Bertans’ın sadece sertlikle yavaşlatabileceği özellikler. Oyun zekası bakımından da, De Colo birkaç adım önde. Gelabale de, hiç göze çarpmadan, tüm Letonya forvetlerinden çok daha istikrarlı şut, savunma ve ribaunt katkısı verebilir. Ama, eğer bizim maçta oynadıkları sistemle oynamazlarsa, Letonya her bakımdan açık ara öne geçer. Zira takım haline oynuyorlar ve takım olarak yaptıkları savunma, rakiplere büyük bir moral bozukluğu şeklinde yansıyor. Strelnieks’in Slovenya karşısında gösterdiği performansı bir istikrara bağlaması, hele de Fransa karşısında, pek kolay değil. Ama anahtar kelime, Bertans, Janicenoks ve Blums gibi isimlerin de mümkününce aktif ve etkili olması; zira, onlar bu yükü ne kadar paylaşırlarsa, savunma odağı da Strelnieks’i bir o kadar rahat bırakır ve Strelnieks de hem oyun kurma işini hem de skor katkısını daha rahat yapar.

 

7. Joffrey Lauvergne (France)Letonya’nın pas trafiğinin, Pietrus, Fournier, Lauvergne, De Colo, Kahudi gibi isimlerin kollarına-bacaklarına takılması, yani müdahalelere maruz kalması oldukça muhtemel görünüyor. Bu yüzden, Letonya bol top kaybedip, bizim gibi, potasında eser miktarda hızlı hücum sayısı görebilir. Ve Letonya’nın skor bulmakta en az bizim kadar sıkıntı çektiğini ve hep organize basketlere muhtaç kaldıklarını düşünecek olursak, Fransa karşısında 40 dakika verimli, üretken ve dinç kalmaları, yani oyuna tutunmaları kolay olmayacaktır. Hadi Mejeris ve Meiers neyse; fakat sadece pota altı ve boyalı alandan etkili olabilen Freimanis ve Berzins gibi uzunların, kısalarca yeterince beslenememesi, onların oyunun içine hiç girememesine sebep olacaktır. Liderlik konusunda da halen bocalayan bir Letonya izlediğimizi hesaba katarsak, tüm oklar Fransa’nın galibiyetini işaret edecektir. D Grubu’ndan yükseldiği için, Letonya’nın fiziksel olarak da epey yıprandığını unutmayalım. Fransa’nın cüsse, atletizm ve sertlik avantajı iyice kendisini gösterecektir.

 

Tahmin: Fransızlar, maçı 3. çeyrek sonunda ve 4. çeyreğin ortalarına dek gösterecekleri hızlı ve kesin performans serileri sayesinde rahat kazanır.

Anahtar oyuncu: Fransa için Gobert, Diaw, De Colo ve Pietrus. Fournier’in ve Gelabale’in de X-Faktör olması çok muhtemel. Letonya’da ise, bireysel olarak kim çıkış yaşayacaksa, o anahtar oyuncu olacaktır. Yani onların anahtarı, geçen maç olduğu gibi, bireysel bir “üstün performans” bulabilmek. Burada Bertans ve Strelnieks’i büyük görevler bekleyecek.

 

 

ÇARŞAMBA GÜNÜ:

 

sırçekSIRBİSTAN – ÇEK CUMHURİYETİ: Organize ve çok yönlü basketbol, yarı-organize ve yıldızların performansına bel bağlayan basketbola karşı. Çekler çok dinamik; fakat Sırplar da pek çok pozisyonda yüksek tempoyu ve sürati benimseyerek sonuca rahatça gidiyorlar. Satoransky ve Welsch sayesinde Çekler set hücumlarında da iyiler; lakin Teodosic, Bogdanovic, Markovic, Kalinic ve Bjelica da o alanda epey bir ustalar. Pota altında Çekler’in hakiki bir pivotu yok, o yüzden, turnuvanın en etkili uzunlarından biri olan Vesely’e bel bağlıyorlar. Vesely’nin şu vakte dek takımını (5 faul aldığı maç haricinde) yüzüstü bırakmadığını, hatta takıma sınıf atlayan iki oyuncudan birisi olduğunu biliyoruz. Lakin, Vesely’nin herhangi bir şekilde aynı dominantlıkta oynayamaması veya Bjelica-Raduljica gibi oyunculara karşı oynarken alacağı fauller sebebiyle oyunun dışında kalması ihtimalinde, Çekler’in o’nun yerine koyabilecekleri hiç kimse yok. Aynı şey, takıma sınıf atlatan diğer yıldız, yani Satoransky için de geçerli. Satoransky, savunmada Teodosic, Nedovic, Bogdanovic gibi oyuncuların hepsiyle birebir müdafaa usulüyle mücadele edebilir, hücumda da, savunmasıyla ün yapmamış bu Sırp guardlar karşısında epey delici olabilir (yani epey faul aldıracak rakiplerine). Markovic ve Kalinic gibi savunma üstadlarının Satoransky’ye tayin edileceğini varsayarsak, bu sefer de Schilb, Benda ve Jelinek gibi isimler boşta kalacaktır. Gerçi Sırplar tüm rotasyonlarını çok etkili bir biçimde kullanıyorlar, o yüzden Çekler’i faul problemine sokup kendileri daha rahat ederler; fakat Satoransky’yi durdurmak için paslarını kesmeyi denemeleri gerekecek.

 

13. Miroslav Raduljica (Serbia)Pota altında Raduljica-Kuzmic ikilisinin ikili oyunlar ve ribauntlar üzerinden hem Vesely’ye hem de Çekler’in tamamına büyük dert yaratacaklarını öngörmek için kahin olmaya lüzüm yok; Bjelica’nın savunulması ise Benda ve Auda gibi isimler tarafından dikkatle üzerine eğilinmesi gereken bir konu. Kalinic’in Schilb’i, Jelinek’i, Pumprla’yı, veya karşısına her kim gelirse onu etkisiz kılacağını biliyoruz. Aynısı, MarkovicWelsch eşleşmesi de geçerli. Ayrıca, Sırplar’ın gittikçe artan bir dış şut yüzdesi, ve bu alanda uzman Milosavljevic gibi rol oyuncuları da mevcut. Neticede, 24 takım arasında ribauntlarda 3., asistlerde 1., toplam sayıda ise 2. sırada yer alan Sırplar’ın, bu turnuvada finale yürümek için hiçbir eksiklikleri veya engelleri yok.

 

Tahmin: Vesely’ye bir zeval gelirse, Çekler’in zaten hiçbir şansları yok. Ama Satoransky’nin turnuva tarihine geçecek bir performans göstermesi dışında Çekler’i galibiyete yaklaştıracak herhangi bir etken de yok. Takımların her ikisi de tam bir “takım” şeklinde oynuyorlar, evet; fakat Sırplar bu işi çok daha iyi yaptıkları gibi, rotasyon ve oyuncu kalitesi bakımından da rakiplerinden çok öndeler. Yaratıcılık hususunda Teo zorlansa bile, Bjelica can yakacaktır. Sırplar son çeyrek başında imzalarını atarlar.

Anahtar oyuncu: Satoransky, Vesely ve Schilb’in zaten belli bir performans göstermesi şart. Auda, Hruban ve Jelinek gibi X-Faktörler doğmalı, hem de sahanın iki yanında birden. Diğer tarafta Nedovic, Bjelica ve Kalinic anahtar isimler. Erceg’in dış şut katkısı da dikkat çekecektir.

 

 

italitİTALYA – LİTVANYA: Litvanya çok yorgun, İtalya çok tedirgin. Tedirginliğin sebebi, takımın halen daha tam bir takım gibi oynamıyor olmasında gizli. Aslında, haklarını teslim etmek lazım; ilk günden bu yana, pas trafiği ve top paylaşımı konusunda aşama kaydettiler, fakat inatla oyunu oyun kuruculardan, yani Cinciarini ve Hackett’tan kurmamakta ısrar ediyor Pianigiani. Hal böyleyken, başta Gentile olmak üzere, Belinelli, Gallinari ve Bargnani’nin üreteceği bireysel sayılara kalıyor her şey. Gerçi eskisinden çok daha verimli ve rahat sayı bulabiliyorlar bu gelişen pas trafiği sayesinde, ama Gentile dışında hiç kimsenin çıkıp da sazı eline almaması, Belinelli-Gallinari-Bargnani üçlüsünün her birinin kahraman kesildiğini sandığı 2011 sistemi kadar beter bir hal yaratabilir. Belinelli birkaç maçtır mucizevi isabetleriyle takıma kan pompalasa bile, her pozisyonda her oyuncunun sayı üretme ihtimalinin olmaması, sert Litvanya’yı daha fazla koşup yıpranmaktan ve yorulmaktan alıkoyacaktır.

 

5. Mantas Kalnietis (Lithuania), 8. Jonas Maciulis (Lithuania)Öte yandan, Litvanya’da, özellikle de skor ve dış atış bakımından halen büyük sorunlar var. Maciulis’in değme babayiğide taş çıkartan tarihi performansı olmasa, zaten Gürcüler’e yenilip eleniyorlardı. Üstelik, o maçı da kazanma gelenekleriyle değil, tamamen Maciulis sayesinde aldıklarını biliyorlar. Maciulis’in böyle bir performansı tekrarlaması her bakımdan çok zor; zira hem kendisi o tip bir oyuncu değil (ve hiçbir zaman da olmadı), hem de rakip savunma o’na karşı artık çok daha konsantre ve hazırlıklı hale geleceği için, o müstesna günlük başarıyı yinelemesi neredeyse namümkün. Peki, savunmayla İtalya’nın moralini bozabilirler mi? Açıkçası İtalya, sayı yedikçe değil, atamadıkça morali düşen bir ekip. Uzunlardan Jankunas dahil, Bargnani’yi her yörede etkin biçimde durduracak bir Litvanya’lı mevcut değil. Ama pota altında Valanciunas’ı da hiçbir İtalyan uzun süre durduramaz. Ha, Cusin’i hatırlasalar bile, o’na yanıt olarak Litvanya’nın elinde Kavaliauskas ve Javtokas gibi Cusin’i 5 faulle oyun dışına itecek çok uzun mevcut. Seibutis de Kalnietis de ne yazık ki burada devleşebilecek birer oyun ortaya koyma yönünden bu turnuvada bir ışık vaat etmiyorlar. Bilhassa Kalnietis, eski verimine yaklaşabilmek için, artık topla artık çok daha fazla oynamak, çok daha fazla deneyip-yanılmak zorunda. Dış atışlarda Milaknis ve Maciulis dışında herhangi bir oyuncunun esamisi de okunmuyor. Bu bakımdan, dış şutta ve kısalarda, hemen her guardı ve forveti doğal bir şutör olan İtalya daha güçlü. Gallinari-Jankunas ve Gallinari-Maciulis eşleşmeleri çok kritik. Burada Aradori’nin devreye girmesi ve Gallinari’ye yardım etmesi şart. Neticede, Litvanya, hem hücumda hem de savunmada daha komple ve “takım” gibi bir takım. İtalya ise, eğer bir kez atmaya başlarsa, rakiplerinin kilit oyuncuları Valanciunas, Jankunas ve Maciulis dışında korkmaları ve tutmaları gereken çok az isim kalır geriye.

 

8. Danilo Gallinari (Italy)Her durumda, çeyrek finallerde ucu en açık maç, bu maç. Kimse, açılan sayı farkına kanmamalı. İki takımın da bu farkları rahatça kapatabilecek seriler ürettiğini gördük defalarca. Eğer Litvanya, Valanciunas ve Jankunas’a sahip olmasa, ve iyi kötü bir ekol tecrübesine haiz bulunmasa, D Grubu’nun üzerine bir de Gürcüler’de yaşadıkları yıpranmayla İtalya’ya karşı hiçbir şansları olmadığını söyleyebilirdim. Ama onlar, akıllı bir takım. Kazlauskas da, yaratıcı olmasa bile, koruyucu olabiliyor. Burada, turnuvanın 3. en skorer takımının koçu olan Pianigiani’nin çok akıllı olması, kalıplardan sıyrılması lazım (tabi böyle bir şey mümkünse)…

 

Tahmin: Az farkla İtalya, veya açık arayla Litvanya kazanır. İtalya biraz fiziksel ve akıllı oynarsa, Valanciunas’ın ikili oyun ve boyalı alan oyunları karşısında Bargnani’nin korkup kaçmamasını ve Melli ve Cusin’in de 5 faul almamasını sağlarsa, Litvanya’nın yine bir mucizeye ihtiyacı olur. Melli ile Jankunas ve Kuzminskas’ın yaşayacakları düellolar da enfes olacak. Burada, Datome’yi çok arayabilirler. Zira o, Maciulis’i de, Kuzminskas’ı da çok yorardı, Jankunas’ı da (eşit derecede kurt oldukları için) epey kısıtlardı.

Anahtar oyuncu: İtalya’da Cinciarini, Hackett, Aradori ve Bargnani. Ve elbette, sertlik, fiziksel ve yüksek tempolu, yani yorgun rakibi daha da yorup iflah kesecek bir oyun tarzı. Litvanya’da ise, Jankunas, Kuzminskas, Valanciunas ve Seibutis. Kalnietis artık koçu tarafından bile oyun kurucu oynatılmıyor…

 

Yazarın diğer yazılarına erişmek için tıklayın

 

mail: efe.ozenc@abcspor.com

twitter: @efe_ozenc

 

Son Haberler

AMATÖRCE

Yedigimiz iki gol de olacak iş değil. İlkinde ortada fol yok yumurta yok. Rakibin ne baskısı var ne pozisyonu....

Benzer Konular