https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

DÖRDÜNCÜ FİNAL-FOUR, ÜÇÜNCÜ FİNAL!

Okunması Gerekenler

Fenerbahçe Doğuş, son dört senedir Final-Four’a kalıyor, ve bu başarısını dün üst üste üçüncü kez finale yükselme başarısıyla taçlandırdı. Muazzam taktik savaşlarının yaşandığı bu maçta, Hoca (Obradovic) ve imkânsızları başararak daha şimdiden veliahtı, selefi addedilen Öğrenci (Jasikevicius) bizlere mükemmelliyetçiliğin, hırsın ve kazanma içgüdüsünün ne olduğunu limitine kadar sergiledi. Fenerbahçe hücumda maçın büyük bölümünü sönük, savruk ve daha da ötesi, düzen dışı hamlelerle geçirse de, savunmasını hep sağlam tutarak, özellikle de skor sıkıntısı çektiği son çeyreğin son dakikalarını süreyi eriterek, kayıpsız atlatmayı becerdi. 76-67 biten maçın yıldızları, kronolojik olarak, önce Ahmet Düverioğlu, ardından Luigi Datome, peşinden Melli-Kalinic-Sloukas koalisyonu, ve en sonunda, Bobby Dixon’dı.

Ahmet’in, tıpkı ligdeki son Beşiktaş Sompo Japan maçında yaptığı gibi, ribauntları ve savunmayı domine ederek maça başlaması hemen herkesi şaşırtıp avantajı Fenerbahçe’ye geçirdi. Vesely’nin hücumda, maçın kaderini riske atma noktasına gelen Thompson’ın da sahanın her yerinde beklentilerden uzak kalması, bol bol faul problemi yaşamaları, Ahmet’in ne kadar değerli olduğunu bir kez daha kanıtladı. Maçtan önce, geçtiğimiz yılın Finaller MVP’si Ekpe Udoh’nun da belirttiği üzere, Ahmet’te böylesi bir potansiyel ve kuvvetli bir cephane var. Bu genç yaşında, Obradovic gibi bir üstadın güvenini kazanarak Final-Four’da ilk beş başlaması ve bu güveni boşa çıkarmaması, gerçekten takdire şayan. Hele ki, Udoh gibi, Udoh’nun rolünde oynatılmaya başlanan Vesely’nin teklediği yerlerde, onun bu katkısı çok daha kıymetlendi. Umarız ki, eksiklerini gidererek bu maçtakinden (8 dk) daha fazla süre alır.

Maçın başında 7-1 ile öne geçen Fenerbahçe, rakibinin hücumlarını adeta felç etti; fakat karşılarındaki koç Jasikevicius olduğu için, maç boyunca Zalgiris tam 3 kez çift haneli sayı farkından geri gelerek skora ortak olmayı başardı ve nasıl olduğunu kimselerin kolay kolay çözemeyeceği şekilde, nefesini hep Fenerbahçe’nin ensesinde hissettirdi. Bu bölümlerde sazı eline alan, önce savunması, ardından da hücumdaki dev tercihleri ve bilinçli hamleleri ile, Datome oldu. Kariyerinin son iki yılında, takımdaki ilk yılına kıyasla düşük profilli bir grafik çizen İtalyan oyuncu, muhtemelen tüm basketbol hayatının defansif açıdan en iyi oyununu bu maçta oynadı ve takıma her gereken yerde itici güç oldu.

Jankunas-White-Toupane-Ulanovas dörtlüsünü mükemmel bir savunmayla elinden geldiğince zapt eden Fenerbahçe, ne yaparsa yapsın net bir biçimde durduramadığı Pangos’un ve eşlikçisi Micic’in önderliğinde gelen Zalgiris’e üçüncü çeyrekte çare bulmakta zorlandı. Burada kısa sürelerle Melli-Kalinic-Sloukas üçlüsünden her iki pota da çok kritik katkılar alan Sarı-Lacivertli ekip, oyundaki üstünlüğünü korumayı başardı. Fakat son periyotta Davies ve White’ın da işin içine girmesi, Kavaliauskas’ın perdeleri üzerinden hücum eden Zalgiris’in bir anda çok seri sayılar bulmasına yol açtı.

Maç genelinde (Sloukas’ın ölümcül penetreleri veya Melli’nin hayati topsuz koşuları ile takipçiliğini saymazsak) düzenli set hücumlarında çok zorlanan Fenerbahçe, bu dakikalarda büyük bir skor üretimi sorunu yaşadı. Maçın başındaki gibi bir görünüp bir kaybolan Wanamaker’ın üçlüğü, bir şeylerin habercisiydi. Ama Bobby Dixon’ın yine o bildiğimiz iş bitiriciliği ve dış şutörlüğü, içine Damir Mrsic ve Willie Solomon kaçmışçasına keskin ve özgüvenli oynaması, üst üste bulduğu 12 sayıyla Fenerbahçe’nin krizi atlatmasını ve maçı koparmasını sağladı. Böylece Fenerbahçe, kupaya ikinci kez uzanmak için gereken ilk sınavı atlattı ve finale yükseldi.

  • Fenerbahçe’nin bu yıl, Euroleague tarihindeki en geniş ve kaliteli forvet rotasyonuna sahip olduğu bir gerçek (Thompson hariç; ki onu daha ziyade 5 numarada saymak gerekir).
  • Uzunlarda Vesely, serbest atışlar ve iki alley-oop dışında, özellikle de tepeden kurulması gereken Udoh’vari pas oyunlarında çok etkisizdi.
  • Zalgiris, Vesely ve Thompson’ın aklına girmeyi başardı. Aynı şeyi Fenerbahçe, Ulanovas ve kurt Jankunas üzerinde becerdi.
  • 11 kişilik rotasyon, maçın başı için iyi bir düşünceydi. Tıpkı, sonlarda topu yarı sahadan çıkarmakta zorlanılacağı izlenimi doğar doğmaz 3 oyun kuruculu 4 kısaya dönmek ve tam saha baskıyı aşabilmek gibi. Obradovic’i bunun için ayrıca alkışlıyoruz.
  • Nunnally ilk yarıdaki akıllı oyununu, maçın bizzat skoreri olma heyecanına kapıldığı için ikinci yarıda sürdürmedi ve kolay hücumları bencillikle harcadı. Daha dikkatli olmalı.
  • Melli, Kalinic ve Sloukas, ne kadar değerli birer basketbol zekâsına sahip olduklarını bir defa daha kanıtladılar.
  • Jasikevicius’un Kavaliauskas’ı Javtokas gibi kullanma planı son çeyrekte Fenerbahçe’nin az kalsın maçı kaybetmesine yol açıyordu. Saras, 1992’de Obradovic’in Partizan ile başardığını, 1999’daki şampiyonluktan bu yana Final-Four görememiş bir Zalgiris ile başarmaya çok yaklaştı. Bütçelerin mütevazılığı hariç, o Partizan ile bu Zalgiris’in çok az ortak noktası vardı (özellikle Partizan’ın genç yetenekleri hesaba katılırsa). Tyus Edney-Anthony Bowie-Jiri Zidek gibi kazanmayı bilen devlerin yerine de, Pangos-Davies-Ulanovas-White-Toupane gibi başarıya aç ve hırslı bir ana çekirdeğe ve de Jankunas gibi bir kurda sahip oldukları için, 1999 Zalgiris’i ile 2018 model Zalgiris arasında da çok az benzerlik vardı. Ama bu kadroya 1 adet Brock Motum, 1 adet de James Anderson eklense, Zalgiris finale yükselen taraf olabilirdi. Jasikevicius’a saygılarımız ve tebriklerimiz sonsuz…
  • Obradovic sonrası dönemde, Jasikevicius Fenerbahçe’nin hocası olmaya en yakın aday.

Diğer maçta ise, De Colo mental açıdan çökerken (20 sayı atmasına bakmayın), Higgins-Cummings ikilisinin ve özellikle de Avrupa tarihinin gördüğü en özel Amerikalı uzun olduğunu belgeleyen Kyle Hines‘ın sırtında giden CSKA, Ayon’un adeta sahaya çıkmayı unuttuğu bir günde, Llull destekli bir Real Madrid’i aşamadı. Doncic geçen sene Fenerbahçe karşısındakinin aksine sahadan hiç silinmedi ve 2017 Eurobasket zaferinin tecrübesiyle, eli titremeden önderlik etti. Carroll, Causeur ve Thompkins gibi dış atıcıların ani baskınlarıyla öne geçen Madrid, Reyes’in paha biçilemez kalitesi sayesinde finale yükseldi. Fenerbahçe’nin finalde pota altına, bol kepçeden hediye ettiği ribauntlara ve hücum verimliliğine çok daha fazla dikkat etmesi gerekiyor.

Temsilcimizi yürekten tebrik eder, finalde başarılar dilerim.

 

Yazarın diğer yazılarına erişmek için tıklayın

mail: efe.ozenc@abcspor.com

twitter: @efe_ozenc

Youtube: @İmlacı

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Son Haberler

FUTBOLUN BİTTİĞİ GÜN

Olmaz olsun böyle lig. Olmaz olsun böyle galibiyet. Yeter artık Fenerbahçe'nin bu ülkede maruz kaldığı muamele. Lanet olsun Fenerbahçe'yi senelerdir ırkçılık derecesinde...

Benzer Konular