https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

BİR FUTBOL TERÖRİSTİ: BEN

Okunması Gerekenler

Diyarbakır’daki Federasyon Kupası Finali icin organizasyonumu yaptım. Önce Midyat ve Hasankeyif’i gezip ertesi gün maça geçecektim. Ancak öncesinde maç biletini almam gerekiyordu ve haftabaşında satışlar başladığı anda passolige girdim. Yalnız bir problem vardı, Sistem bilet almama izin vermiyordu bir türlü. Ben de Passolig çağrı merkezini aradım sıkıntının ne olduğunu öğrenmek için. Telefonu açan yetkili şöyle bir açıklama yaptı bana : ”Sizin Fenerbahçe passoliginizin yanında bir de TFF (Türkiye Futbol Federasyonu) logolu passoliginiz var. Valilik kararı, güvenlik açısından bilet almanıza izin verilmiyor.

 

Güvenlik açısından !!! Yani ben bu maçın güvenliği için bir tehdit oluşturuyorum öyle mi ? Bildiğin futbol teröristi sınıfına sokuldum yani. Arkadaş , TFF logolu passoligim varsa ne olmuş ? Hangi akla hizmet böylesine saçma sapan bir sebepten dolayı beni bu maça almıyorsunuz ? 34 senedir tribünlerdeyim. Bir kez bile herhangi bir olaya karışmamışım . Hiç bir tribün grubuna bağlı olmadan, kah bir kaç arkadaşımla kah tek başıma elimden geldiğince her yerde takımımı desteklemeye çalışmışım yıllardır. Ne hakkınız var kardeşim bana futbol teröristi muamelesi yapmaya, ne hakkınız var beni bu finalden men etmeye?

 

Şu maça gelsem, Diyarbakır ve çevresinde 2 gün boyunca gezinsem, kaldığım otellere, yediğim içtiğim restoranlara , etraftaki esnafa 3-5 kuruş para kazandırsam, üstüne de maçımı seyredip evime dönsem kime ne zararım olacak? Bakın aldığınız aşırı tedbirler yüzünden koskoca final tribünde ciddi boşluklarla oynandı. Sizlerin görevi insanların daha fazla maçlara gitmesini, spora ilginin artmasını sağlamak değil mi? Bu yaptığınızın ”şu okullar olmasa Milli Eğitim Bakanlığını ne güzel yönetirdim? ” zihniyetinden ne farkı var?

 

Neyse kendi derdime düştüm, maçı ve sahadaki futbolu ihmal ettim. Biraz da o konulara girelim. Aslında kötü başlamadık maça. Bir kaç etkili atakla geldik Akhisar kalesine, baskı kurduk, pozisyon da bulduk. Ancak devre ortasında oyun dengelendi ve yediğimiz gol ile sıkıntıya girdik. Aatıf çok top kaybı yaptı. Alper’i Aykut Hoca eleştiri alacağını bile bile oynattı , Alper de sağolsun bir kaç maçtır olduğu gibi hocasını mahçup etmeye devam etti.

 

İşte o Alper devre arasında oyundan çıktı, yerine Fernandao girdi. Fenerbahçe oyunu tamamen rakip sahaya yığdı. Fernandao tam bir santrafor golü attı ve beraberliği sağladı. O baskı devam etse belki bir gol daha gelecek işimiz kolaylaşacaktı ama takımın temposu gittikçe düştü. Hani hem Kasımpaşa hem de Bursa maçlarından sonra dile getirdiğim ”yorgunluk” var ya , işte o çıktı sahneye. Yenilen ikinci golde Şener’in, üçüncü golde hem Topal hem Roman’ın geç müdaheleleri hep bu yorgunluktan. Onun sebebi de üstüste hep aynı 11’de ısrarcı olmamızdan bana sorarsanız. Bazı oyuncuların üstüne çok yük bindi ve sezon sonu geldiğinde ciddi bir düşüş yaşadılar. Örneğin Giuliano bugün dökülenler arasındaydı. Soldado da yokları oynadı. Topal ve Jozef zaman zaman teknik yetersizlikleriyle göze battılar. Sonuçta bir kupa daha elimizden kayıp gitti. Üstelik Akhisar kupayı alınca Göztepe’nın Avrupa şansı da bitti, en son Galatasaray maçı onlar için önemini yitirdi.

 

Şimdi finali kaybettik diye Federasyon Kupası zaten önemsiz laflarına gerek yok. Eğer buraya kadar çıktıysan, finale kaldıysan, hele hele sana ters te gelse Galatasaray, Beşiktaş, Başakşehir’e göre daha kolay bir rakiple oynuyorsan, o kupayı alıp geleceksin. Ne olursa olsun kupa almak güzeldir. Müzene giren her kupa değerlidir.  Alamıyorsan da haklı olarak eleştirileceksin. Bu iş böyle.

 

Bakın ”Kadiköy’de çok baskı var ” , ”taraftar arkamızda değil” , ”destek olsa ligi şampiyon bitirirdik” deniyordu. Evet ben de Kadiköy’deki durumdan çok rahatsızım ve kendi futbolcunu protesto etmek bana da çok ters geliyor. Ama bugün durum farklıydı. Ne homurdanan ne de ıslıklayan bir taraftar vardı Fenerbahçe’nin arkasında. Öyleyse biraz özeleştiri yapmak gerekiyor bu durumda. Şapkamızı öne koyacağız  ve bazı şeyleri kabul edeceğiz. Fenerbahçe’nin çok iyi niyetli olmalarına rağmen ”kalite” olarak eksik bir kadrosu var bunu bir kenara koyalım. Öte yandan Aykut Hoca’ya ben çok saygı duyuyorum, sezon başından beri aldığı bir çok kararında empati yapmaya çalışıyorum, bazen de ona sonradan hak veriyorum. Ancak kendinden daha zayıf bir takıma bir sezonda 3 kez yenilip bu yenilgiler sonrası 2 tane kupa kaybediyorsan, dünyanın her yerinde hoca eleştirilir, rakibi iyi analiz edemediği söylenir. Aykut Kocaman’ı çok seven biri olarak söylüyorum, bu sonuç Aykut Hoca’dan bağımsız konuşulmaz.

 

Son söz de yönetime. 34 yıldır tribünlerde olan bir taraftar olarak söylüyorum. Kadiköy’de deplasmanda hala bu takımın peşinden koşmaya devam eden  tescilli bir futbol teröristi olarak söylüyorum. ”Parıltımızı kaybettik” , ”coşkumuzu yitirdik”, bu gece olduğu gibi ”üzülmelere hayalkırıklıklarına alışkın hale getirildik”. İsimler önemli değil; Aziz, Ali, Ahmet, Mehmet değil söylemek istediğim. ”Bize yeni bir heyecan, yeni bir vizyon, yeni yüzler, yeni başlangıçlar gerek” budur benim tek bildiğim.

Yazarın diğer yazıları için tıklayın

mail: alp.eralp@abcspor.com

twitter: @alperalp72

Son Haberler

FUTBOLUN BİTTİĞİ GÜN

Olmaz olsun böyle lig. Olmaz olsun böyle galibiyet. Yeter artık Fenerbahçe'nin bu ülkede maruz kaldığı muamele. Lanet olsun Fenerbahçe'yi senelerdir ırkçılık derecesinde...

Benzer Konular