https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

BEN SENİ NERDE KOYDUM ORDA DUR..!

Okunması Gerekenler

-Yauv Hacı, bugün var ya, canım hiç okula gitmek istemiyor..! Kravatın ceket cebine derdest edilip arkadaşla okulun kırıldığı, yazılıda kopyaların çekildiği, ben erkek oldum misali beraberce sigaraların içildiği, baba parasıyla birahanede soluğun alındığı yıllar unutulmaz.. En köklü dostluklar lise sıralarında başlar, tıpkı ilk manita ve ilk aşk acısı gibi.. Dünya ipinde değildir zaten, evde asabi ergensin, burnun da, aklın da bir karış havada, baba dokunacak oluyor arada bir, anne izin vermiyor, buluğ çağında çocuk hoş gör diyor.. Ders çalışıyor ayağına odana çekiliyorsun; ya yatağın altında sakladığın porno dergisine bakıyorsun, ya da müzik dinliyorsun. Yine aynı yıllar, Lise yılları..

Ve tabii ki o yılların en güzeli de Lise son.. Okulu ve sistemi çözmüşsün artık, öğrencinin kaşarı olmuşsun, okul artık sana güzel, hayat zaten sana güzel, oh misss.. Hayatın en güzel yılı hangisiydi diye sorsalar, lise son derim pek çok kişi gibi, Fenerliysen ve 40’ını da devirdiysen bir de 88-89 der geçersin.. Oğuz, Aykut dersin, Schumacher dersin, Rıdvan dersin ve Veselinoviç dersin.. 1984-85 sezonunda Fenerbahçe’yi averajla şampiyon yaptığı halde para meselesi yüzünden gönderilen Todor Veselinovic şampiyonluksuz geçen kara yılların ardından 88-89 sezonunda tekrar hatırlandı ve Fenerbahçe’nin başına getirildi.. 103 gollü şampiyonluk diye tarihe geçen o sezonu özel kılan aslında 103 gol de değildir.. 103 gol bir reklam sloganıdır..

Allah Allah saldıran bir Fenerbahçe var ki sahada, her maç aynı.. Futbol muhabetlerinde sorulan soru; ‘Bu hafta kaç atarız abi..?’ Arabada 5 evde 15 hesabı Kadıköy tarifesi farklı, konaklama ücreti de var haliyle.. Daha fazlasını attığımız sürece kaç gol yediğimize bakmam demişti zaten gelir gelmez Veysel Hoca.. 3 yiyelim, 5 atalım.. Aşağı yukarı da öyle bir şey oldu.. Elinde Oğuz gibi çok iyi bir pasör vardı, Rıdvan gibi hızlı bir forvet, Aykut ve Hasan gibi iki tane akıllı santrfor ve bu kadroyu çok doğru bir şekilde kullandı, Fenerbahçe gol yağdırdı.. Kale zaten sağlamdı, Flamentspor’dan transfer edilen genç Ergin’e güvenip formayı verdi, Müjdat’tan libero, stoper Turan’dan önlibero yaptı, sağ tarafta zaten bay çalım Hakan vardı.. Daha sonra defans göbeğine deli Nezihi monte olunca Fenerbahçe her anlamda taş gibi takım oldu..

Bazılarının dediği gibi hiç de “çıkın oynayın” hocası değildi. Oyuncu değişiklikleriyle pek çok maçın kaderini değiştirdi ki; 3-0’dan 4-3’lük meşhur Galatasaray maçı bunlardan sadece biriydi.. Bir sonraki sezon Fenerbahçe ikinci olunca tekrar gönderildi.. 1997 yılında Lazaroni’nin yerine Rıdvan Dilmen ile birlikte Fenerbahçe’nin başına yeniden yarım sezonluk göreve getirilen Veselinovic yine tutturamadı..

Bir dönem de Bakırköyspor, Karşıyaka ve Gaziantepspor’u da çalıştırdı efsane ama ne o Fenerbahçe’yi unuttu, ne de Fenerbahçeliler Veysel Hoca”yı..

Kolormatikli gözlükleriyle saha kenarından attığı Türkçe fırçalarıyla unutulmazlar arasındaki yerini sağlamlaştırdı; ‘Ben seni nerde koydum, orda dur’.. Biz de seni kalbimize koyduk Veysel Hoca, sen de hep orada dur..

Yazarın diğer yazıları için tıklayın

mail: bruno.monte@abcspor.com

twitter: @BrunoMonte1907

Son Haberler

FUTBOLUN BİTTİĞİ GÜN

Olmaz olsun böyle lig. Olmaz olsun böyle galibiyet. Yeter artık Fenerbahçe'nin bu ülkede maruz kaldığı muamele. Lanet olsun Fenerbahçe'yi senelerdir ırkçılık derecesinde...

Benzer Konular