https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

AĞUSTOS ATEŞİ

Okunması Gerekenler

AĞUSTOS ATEŞİ

2000’li yıllar başında Premier Lig’de Arsenal fırtınası esiyordu. Arsene Wenger yönetiminde altın çağını yaşayan ve bir benzerini henüz yaşayamayan Kuzey Londra ekibi bu dönemde 49 maçlık yenilmezlik rekorunu kırıyordu. Daha sonra hızlı bir düşüşe geçen ve oyuncuları teker teker ayrılan Arsenal en büyük şoku Thierry Henry, Barcelona’ya imza attığı gün yaşıyordu. 2006’da, Paris’te, daha sonra formasını giyeceği takıma dramatik bir şekilde ikinci Avrupa finalini kaybettikten sonra (ilkini yine trajik bir şekilde Kopenhag’da GS’ye kaybetmişti) bu işin artık Arsenal ile olamayacağını anlamıştı. Bu sebepten ilk CL kupasını almak için Katalunya’nın yolunu tutuyordu.

 

Bu ayrılık İngiliz basınında yer bulmuştu. Herkes sebebini araştırıyordu. Söz birliği etmişcesine iki rakip hoca da aynı analizi yapıyorlardı. Hem Ferguson hem de Wenger, adadaki maç yoğunluğunun yıldız oyuncular nezdinde bu ligin çekiciliğini yitirmesine sebep olduğunu vurguluyorlardı. Üst sıraları zorlayan bir takımda oynayan oyuncunun ortalama 60 maç/yıl performansına itildiği ve bunun da oyuncular tarafından pek hoş karşılanmadığını ekliyorlardı zira hem fizksel hem de psikolojik olarak bir tükeniş olasıydı.

 

Bu çıkış İngiltere’de takımları daha dengeli ve rotasyonlu kadrolar kurmaya itti. Gelenekleri ile övünen İngilizler’in FA Cup ve Lig Kupası’nı kaldırma ihtimali olmadığı düşünülecek olursa tek çözüm takımların tercih ettiği bu yöntemdi. Bu değişime rağmen Henry’nin adadan ayrıldığı 2007’den itibaren İngiliz takımları CL’yi, o kadar yatırıma rağmen, sadece 2 kez kazanabildiler ki, o da çok geniş kadrolu Man.Utd. ve Chelsea ile penaltı atışları sonucunda oldu. 2007’den önceki 10 sene içerisinde de sadece iki kez kazanabildiler. Onlar da Camp Nou ve İstanbul mucizeleri ile yine Man. Utd. ve Liverpool idi. Bu da bize İngilizler’in mentalite değişiminin hala yetersiz olduğu gerçeğini sunuyor. Bu kadar yatırıma rağmen hala kıtayı domine edip önüne geleni ezen kendi Barça, Real ya da Bayernleri’ni oluşturamadılar. Belki de gerçekten de Mayıs ayı yaklaştıkça pilleri bitiyor, kim bilir?

 

2012-2013 sezonu bittiğinde ilk kez bir Türk takımı sezonu toplam 64 resmi maç yaparak bitiriyordu. Aykut Kocaman’ın FB ‘si bu rekoru kırarken sadece 4 oyuncusu 50 ve üzeri maç oynamışlardı. Caner, Sow, Kuyt ve Baroni haricinde dengeli bir dağılım vardı. Bu veriler bizlere bir Türk takımının da rotasyonu iyi yapıp dengeli kadro kurduğunda Avrupa Ligi son dördüne kalmasının, kupayı kazanmasının ve ligi ikinci bitirmesinin nasıl mümkün olabileceğini göstermesi açısından çok önemlidir zira aksi halde Ingiliz takımlarında olduğu gibi aşırı yüklenme ve doğal sonucu hayal kırıklıkları kaçınılmaz olmaktadır.

 

Gerçekten de günümüz fiziki şartlarında takım kadrolarını dengeli kurmak ve bir o kadar da rotasyon yapmak ehemmiyet arz ediyor. Hele bir de liglerimizin 11 Ağustos gibi tropikal dönemde açılacağı gerçeği önümüzdeyken transfer dönemlerinin bu şekilde değerlendirilmesi gerekir.Sezon başı yüklemelerinin tam bitmeden ligin başlayacağı, 90% üzeri nem ve 35 derecelerde maçların oynanacağı düşünülürse sonbahardan itibaren dökülmeler başlayacaktır. Takımlarımız yaşlı ve bu tempoda hiç oynamamış oyuncuları transfer listelerine alırken bir kez daha düşünmelidirler. Gençlere bütçeleri yetmiyorsa altyapıya yönelerek bu krizi bir fırsata çevirmelidirler.

 

Eğer takımlarımız 28 kişilik takım kurma hakkını yukarıda bahsedilen normlarda başarabilirlerse Kulüpler Birliği olarak TFF’nin karşısına çıkıp “Eyy TFF, maçlarımızı eylül ayında başlat, hatta gerekirse çarşamba-pazar oynat benim kadrom buna hazır” deme hakkına haiz olacaktır, aksi halde sıcakta pişmek kaçınılmazdır çünkü çift senelerde oynanan liglerin ve Avrupa Kupası maçlarının Haziran ayında oynanacak olan ulusal turnuvalar sebebi ile erken bitirilmesi bir zarurettir, kulüpler ancak ligin başlamasına itiraz edebilirler.

 

Sözün özü, iyi bir kadro mühendisliği ile ülkemiz kulüplerinin futboldaki hedefleri doğrultusunda İngilizler gibi sürmenaj yaşamadan kompakt sezonlar geçirmesinde herhangi bir sıkıntı yoktur, yeter ki çeşmenin başında oturanlar günlük sonuçları değil, kulüplerinin geleceğini düşünsünler.

 

Herkese sıhhat, akıl, huzur ve spor dolu bir hafta dilerim.

Yazarın diğer yazıları için tıklayın

mail: osman.cetin@abcspor.com

twitter: @msdoc78

Son Haberler

FUTBOLUN BİTTİĞİ GÜN

Olmaz olsun böyle lig. Olmaz olsun böyle galibiyet. Yeter artık Fenerbahçe'nin bu ülkede maruz kaldığı muamele. Lanet olsun Fenerbahçe'yi senelerdir ırkçılık derecesinde...

Benzer Konular